HABER ŞU: Ermeni Taşnak Partisi (Ermenistan Devrimci Federasyonu), sözde Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümünün arifesinde ABD’nin Montebello şehrinde yaptıkları toplantıda Türkiye’den toprak talebinde bulundu.
Parti, geçmişten bugüne gelen problemlerin Van, Bitlis, Erzurum, Trabzon, Kars ve Ardahan’ın Ermenistan’ın yeniden yapılandırılması sürecinde Ermenistan’a verilmesiyle çözülebileceğini belirtti.
Şimdi bunun anlamı nedir?
Biraz geriye gidelim, oradan HDP’ye ulaşalım ve tanıyalım…
Biraz geriye gidelim, oradan HDP’ye ulaşalım ve tanıyalım…
Osmanlı güç ve toprak kaybetmeye başlayınca, Osmanlı’dan bir parça toprak kopartabilmek için ilk isyan edenler Yavuz Sultan Selim’in beylik verdiği Baban, Soran ve Botan ağaları oldu.
Bunlar içinde en güçlüsü Cizre Emiri Bedirhan Bey idi.
1846’da Osmanlı’ya isyan etti. İsyan bastırıldı, beylik kaldırıldı ve Bedirhan Bey de Girit’e sürgün edildi.
1846’da Osmanlı’ya isyan etti. İsyan bastırıldı, beylik kaldırıldı ve Bedirhan Bey de Girit’e sürgün edildi.
Botan Emiri Bedirhan Bey’in sülalesi oldukça genişti. Torunu Salih Bey’in anılarına göre Bedirhan Bey 16 evlilik yapmış ve bu evliliklerden 96 çocuğu olmuş. Osmanlı resmi kayıtlarına ve maaş tezkeresine göre vefat ettiği sırada dört nikahlı eşi, çoğunluğu Yezidi Kürt aşiretinden olan beş cariyesi ile 21 erkek ve 21 kız olmak üzere 42 çocuğu kayıtlara geçirilmiş.
Osmanlı, Botan Emiri Bedirhan’ın tüm mal varlıklarına el koydu, kendisine de maaş bağlayıp bu defteri kapattı.
Bedirhanoğulları bu servetin peşine düştü ama alamadılar.
Birinci Dünya Harbi’nin sesleri gelmeye başlayınca, Bedirhanoğulları Kürtçülüğe soyundular.
Kürtçülük yetmedi, Ermenilerle ittifak kurdular, Osmanlı’ya karşı…
Siyasi Kürtçülük anlamında olduğu söylenebilirse eğer, örgütlenmede ilk adımın Bedirhan Bey’in oğlu Mikdat Mithat Bedirhan’dan geldiği söylenebilir; Mısır’da ‘Kürdistan’ isimli Kürtçe bir gazeteyi ilk o çıkarmıştı(1898).
Mikdat Mithat devrinde, Türk tarihinde ilk kez ‘Ermeni-Kürt ittifakı ile Türk düşmanlığına’ da kapı aralanmış, çıkış noktaları Ermeni yayın organı Droşak’da yayınlanan şu bildiri olmuştu;
‘Ey Kürtler! Sabahtan akşama dek, 60 para kazanıyor, onun da yarısını hükümete vermeye mecbur tutuluyorsunuz.
Sizin emeğinizin meyvelerini toplayan hükümet, size, paralarınızı alan, karılarınızın ve kızlarınızın ırzına geçen zaptiye ve memurlar gönderiyor. Niye ses çıkartmıyorsunuz?..
Komşunuz Ermenilere hedeflerinin ne olduğunu bir defa olsun sordunuz mu? Niye ayaklanıyorlar, diye sorunuz. Onlar size, istiklal uğruna kan döktük, diye cevap vereceklerdir…
Ermenilerin bu hareketi ne kadar övgüye değerse, sizin devlete karşı düşünce ve tutumunuz o kadar yanlıştır. Şimdi milletlerimizi ve dinlerimizi bölmenin zamanı değildir…’
İlginçtir, Ermeniler bir yana siyasi Kürtçü Malmisanıj de Ermeni-Kürt ittifakını işaret ediyordu;
‘Bedirhan Bey’e göre, Ermeni ve Kürtler kan kardeşiydi. Onun Ermenilerle Kürtler arasındaki evlilikleri ödüllendirdiği de belirtilir. Ordusunda Ermeniler önemli bir güç oluşturuyor, danışmanları ve ordu komutanları arasında Stephan Manoglyan, Pganes Çalktryan ve Mir Marto gibi Ermeniler de bulunuyordu.’
Celile Celil de ısrarla Kürtleri Ermenilere bağlamak isteyen yazarların başında geliyordu; şu sözleri çok anlamlı;
‘1848 yılına dek Kürtler ve Ermeniler arasındaki ilişkiler oldukça dostaneydi. Ermeni ve Kürtler arasında çok evlenme olmuştur. Bu durumlarda nikah Ermeni kilisesinde Ermeni rahibi tarafından yapılmıştır. Kürtler Ermeni keşişlerine ve ruhban sınıfına saygı ile davranmışlar, Ermeni kiliselerinde dua etmişlerdir.’
Mısır’dan sonra Kürdistan gazetesi yönetimi önce Cenevre’ye, son yıllarında ise Londra ve Folkston’a taşındı. Gazetenin Kahire ayağında Mikdat Bedirhan, Cenevre-Londra(1898-1908) ayağında Abdurrahman Bedirhan ve İstanbul(1908) ayağında Süreyya Bedirhan görevliydi.
Abdurrahman ve Mikdat, Bedirhan Bey’in oğulları, Süreyya ise torunuydu(Emin Ali’nin oğlu)…
Kürdistan Gazetesi bir yana, ilk siyasi Kürt örgütü II. Meşrutiyet’in ilanıyla kendini gösterdi.
2 Ekim 1908’de Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti kuruldu.
Cemiyet’in ilk ve ömür başkanlığına Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyit Abdulkadir seçildi.
Cemiyet’in kurucuları arasında Bedirhan Bey’in oğlu Mehmet Emin Ali ile Ahmet Naim Baban göze çarpan isimlerdi.
Nasıl bir tesadüfse bu, Ermeni-Kürt ittifak meselesi bu kez Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin tüzüğünün 15’nci maddesinde kendini şöyle gösteriyordu;
‘Cemiyet, Kürtlerle Ermeniler arasındaki ve Kürt aşiretlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıkları gidermek ve anlaşma yollarını araştırıp gerçekleştirmek amacıyla Kürdistan’a uygun kişiler gönderecektir. Bu alanda yerel makamlardan, ulema ve şeyhlerden, nüfuzlu reislerden yararlanmaya çalışacaktır. Cemiyet; Ermeni derneklerinden de yararlanmak üzere, İstanbul’da, Kürtler ile Ermenilerden bir karma kurul oluşturmaya çalışacaktır.’
Prof. Çay’ın araştırmaları bu Cemiyet’in özellikle Ermeni cemiyetleriyle işbirliği yaptığı, II. Meşrutiyet’in ilanını takiben ‘birlik ve beraberlik’ sloganı altında Ermenilerle ortak mitingler tertiplediğini işaret ediyor.
Ayrıca, İstanbul Kürt Kulübü’nde Kürt ve Ermeni liderlerin, yazar ve tanınmış kişilerin katılımıyla Kürt-Ermeni Dostluk Geceleri düzenlendiği, Türk Devleti’ne karşı ortaklaşa eylem içinde hareket ettikleri de kayda geçirilmiş.
Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası’ndan sonra Sultan Abdulhamid’in tahttan indirilmesiyle çıkan karışıklık ortamında, devlete karşı zararlı faaliyetlerinden ötürü 1909 yılı sonunda kapatılmıştır.
Bakınız sonrasında neler oldu…
Bu üç aile ve iki örgüt eliyle 1921 Koçgiri, 1924 Nesturi-Asuri-Keldani-Yezidi, 1925 Diyarbakır Şeyh Said ve 1925 Şemdinli isyanlarını düzenlediler.
İsyanlar bastırılınca, kaçanlar Ermeni Taşnaksutyun örgütü ile birleşerek Lübnan’da HOYBUNörgütünü kurdular(1927).
Kurucular hep tanıdık simalardı; Kamuran, Celadet Ali ve Süreyya Bedirhan.
Kurucular hep tanıdık simalardı; Kamuran, Celadet Ali ve Süreyya Bedirhan.
Ancak bu örgütün diğerlerinden önemli bir farkı vardı, o da ilk kez ve resmen Ermeni Taşnaksutyun Partisiyle siyasi Kürtçülerin bir araya gelmiş, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir ittifak kurmuşlardı…
HOYBUN Merkez komitesine şu isimler seçildi;
‘Ermeniler adına Taşnak Sutyun Partisi tam yetkilisi Papaz Vahan Papazyan; ayrılıkçı Kürt cephesi adına ise Palu’dan Şeyh Ali Rıza, Dr. Şükrü Sekban, Barazi aşireti reisi Mustafa Şahin ve Bozan, Heverka aşireti lideri Haco Ağa, Raman aşireti lideri Emin Ağa, Süleymaniye’den Kerim Rüstem, Van’dan Memduh Selim ve Celadet Ali Bedirhan’dır.’
Hoybun örgütün kuruluş kongresini yapıldıktan sonra açıklanan ilk bildirinin ilk maddesi şu oldu;
“Birinci Kürt Kurultayı, barbar Türk rejiminin despotluğu altında ezilen Kürtlerin bulundukları tahaammül edilmez durumlarını, geniş çapta uygulanan katliamları ve de Kürt ulusunun özgür ve bağımsız yaşama özlemini gözönüne alarak, Türkiye Kürdistanı’nı bağımsız bir devlet haline getirmek amacıyla kurtarmaya karar vermiştir.”
Bu bildirinin son maddesi, Ermeni-Kürt ittifakının çerçevesini görmek açısından dikkat çekiciydi, şöyle diyor;
“Kurultay herekese duyurur ki, Ermenistan ve Kürdistan’da asırlardan beridir Ermeniler ve Kürtler yaşamaktadır. Onlar kendi bağımsızlıkları uğrunda çalışırken, ülkelerinin herhangi bir yabancı hakimiyetine bağlı olmasını reddederler. Çünkü bu iki ülke yalnız ve yalnız Ermeni ve Kürt uluslarına aittir.
Hoybun Ermeni-Kürt ittifakına uygun olarak, karşılıklı taahhütler yapılmış, ittifak senedi imzalanmıştı.
Buna göre; ‘Her iki taraf bağımsız bir Kürdistan’ın ve birleşik bir Ermenistan’ın kurulma hakkını karşılıklı olarak tanıyarak, bu hakkın savunması için mümkün olan her türlü imkanı kullanarak birbirinin yardımına koşmayı’ taahhüt ediyordu.
Ayrıca, Taşnak Sutyun Partisi ile Kürt Ulusal Cephesi Hoybun Ermenistan ve Kürdistan’ın kendilerine ait toprakları üzerinde bağımsızlıklarının tanınmaması nedeniyle Türkiye ile savaş içinde olduklarını ilan ediyorlardı”.
Hoybun örgütünün ilk başkanlığına, Celadet Ali Bedirhan seçildi.
Hoybun ile Ermeniler arasındaki ilişkilerin boyutunu görmek açısından, Süreyya Bedirhan’ın şu sözleri önem kazanıyor;
‘Kuruluşundan sonra Hoybun’un ilk görevi Ermenilerle yeniden uzlaşma sağlamak ve mümkünse işbirliği yapmaktı. Ben de Ermeni-Kürt ilişkilerinin pişmanlık ve şükran duygularının karşımıyla yazıyorum…1927 Ekim’inde Kürtlerin savunucusu Hoybun ile Ermeni halkının temsilcileri Türkleri ortak düşman kabul ettiler ve dayanıklı ilgilerinin ortaklığı onları genel bir barışmaya götürdü. Kendi ırkım adına onların meşru ulusçul istekleri Bağımsız ve Birleşik Ermenistan’a saygı duyuyorum.’
Hoybun Örgütü 1930 Ağrı ve 1938 Tunceli isyanlarını tertipledi.
Hoybun, 1946’da, Molla Mustafa Barzani’nın ‘Azadi’ ve Suriye’nin KDP’si ile birleşti ve günümüzdeki KDP[12] ve PYD[13]’ye dönüştü.
YANİ? Yani bugün Kobani’deki PYD Hoybun’un devamıdır!
Yani PKK Hoybun’un devamıdır!
Yani Barzani Hoybun’un devamıdır!