http://www.tarihgazetesi.net/index.php/dunya-tarihi/1401-1-duenya-savas-n-n-baslaması
Tarih Gazetesi böyle anlatıyor
Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan olay nedir?
Patlamaya hazır bir barut fıçısı haline gelen Avrupa, nihayet 1914 yazında patladı. Avusturya Macaristan’ın izlediği politikayı ulusal çıkarlarıyla bağdaştıramayan Sırbistan, sürekli olarak Avusturya-Macaristan’ın egemenliği altında yaşayan Sırpları kışkırtıyordu. Avusturya-Macaristan’ın Osmanlı Devleti’nden aldığı Bosna- Hersek’teki Sırp faaliyetleri ise daha da yoğundu. Nitekim Kara El Örgütü’ne bağlı Gabriyel Prencip adlı bir Sırp milliyetçisinin 28 Haziran 1914’te Saraybosna’da Avusturya-Macaristan Veliahdını öldürmesi, siyasi gerginliği artırdı. Avusturya- Macaristan Hükümeti, suikasdı işleyenlerin yakalanıp cezalandırılmasını, Avusturya-Macaristan’a yönelik zararlı Sırp faaliyetlerinin durdurulmasını, bu faaliyetleri yapan derneklerin kapatılmasını içeren bir ültümatomu Sırbistan Hükümeti’ne verdi. Sırbistan bu ültümatomdaki bazı noktaları kabul ederken bazılarına da kaçamak cevap verdi. Çünkü, O Rusya’ya güveniyordu. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu 25 Temmuz 1914’te Sırbistanla ilişkilerini kesti. 26 Temmuz da Sırbistan seferberlik
ilân etti. Bunun üzerine 28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş ilân etti. Rusya ve Fransa, seferberlik işlemlerine başladı. Almanya, Rusya ve Fransa’ya seferberliğin durdurulması için ayrı ayrı ültimatom verdi. İki devlette bu ültimatomları reddetti. Almanya, Rusya’ya savaş ilân etti. (1 Ağustos 1924). Genelkurmay Başkanlığı’nın hazırladığı plan gereğince Belçika topraklarını geçen Alman askerleri 3 Ağustos’ta Fransa’ya saldırdı. 4 Ağustos 1914’te İngiltere Almanya’ya
savaş ilân etti. 6 Ağustos’ta da Avusturya-Macaristan , Rusya’ya savaş ilân etti. Böylece, Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki savaş bir Avrupa Savaşı biçimini aldı.
Savaş, Avrupa Savaşı’na dönüştüğünde hangi blok daha güçlüydü?
Savaş başladıktan kısa bir süre sonra Alman Orduları, Fransız topraklarına girdi. Paris’in kuzeyindeki Marne nehrine kadar ilerledi. Fransız ordusu, Almanları burada durdurdu. Savaş, Eylül’ün ilk haftasında siper savaşı biçimine dönüştü. Doğuda, Avusturya-Macaristan orduları Ruslar’a karşı başarılı olamadı. Sırbistan’daki milliyetçiliği körüklediler. Sırp direnci arttı. Alman orduları bu cephede de başarılı savaşlar yaptı ve Rusları yenilgiye uğrattı. Denizler de ise, İngiltere başarılı oldu.
1. DÜNYA SAVAŞININ SEBEPLERİ İÇİN TIKLAYINIZ…
3.Savaşın Genişlemesi
Batı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
1914 yılı
Almanya’nın savaş stratejisi, Schlieffen Planı’na dayanmaktadır. Bu plana göre; seferberliğini iki haftada tamamlayabilecek olan Fransa 39 günde savaş dışı bırakılacak ve müteakiben doğu cephesine dönülerek seferberliğini geniş coğrafyası içerisinde en az altı haftada ve güçlükle tamamlayacağı değerlendirilen Rusya’ya taarruz edilecekti. Batı Cephesi savaşları 4 Ağustos 1914 tarihinde Alman ordularının Belçika’ya saldırmasıyla başlamıştır. Ancak Belçika ordusu hiç umulmadık bir direnme gösterdi. Alman birlikleri Liege kentini, planlandığı gibi 24 saat sonunda değil, 13 günlük çatışmanın ardından ele geçirip Fransa içlerine ilerlemek zorunda kaldılar.Fransa topraklarında ilerleyen Alman orduları, Paris’e 70 km. kala, Marne nehri geçişlerinde sert bir Fransız direnişiyle karşılaştılar. 6-12 Eylül tarihlerindeki, I. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından olan Marne Savaşı ardından Batı Cephesi’nde hatlar kilitlenmiştir. İki taraf da siperlere yerleştiler ve defalarca yenilenen karşılıklı taarruzlardan bir sonuç elde edemediler.
1915 yılı
Siperden sipere karşılıklı taarruzlar 1915 yılı boyunca da yenilenmiştir. Her iki taraf açısından da ağır kayıplara karşın cephe hattında sonuç alıcı bir değişme olmamıştır. 1915 yılı Batı Cephesi savaşlarının önemli bir yanı da ilk kez zehirli gaz kullanılmış olmasıdır. İtilaf Devletleri Mayıs 1915 ve Eylül 1915’te Alman cephesine yaptıkları saldırılarda başarısız olmuşlardır. 1916 yılına gelindiğinde Batı cephesinde önemli bir değişiklik olmadı.
1916 yılı
Rusya’nın askeri gücünün artık zayıflamış olduğunu düşünen Alman Genel Kurmay Başkanı Erich von Falkenhayn, önemli ölçüde takviye ettiği kuvvetlerle Verdun üzerinden genel bir taarruz başlattı. 21 Şubat 1916 tarihinde başlayan Verdun Savaşı 24 km.lik dar bir cephe hattından yoğun bombardımanla başlatılmıştır. Başlangıçta Fransız birliklerinde dağılma belirtileri ortaya çıkmışsa da Mareşal Petain yeni yollar açtırarak cepheyi sürekli olarak cephane yönünden desteklemiştir. Fransız topçu bataryalarının sürekli ve etkili ateşi, Alman ilerlemesini güçleştirmiş, sonunda ise durdurulmasında önemli unsur olmuştur. I. Dünya Savaşı’nın en kanlı savaşlarından olan Verdun Savaşı, taraflara toplam 650 binin üzerinde kayba malolmuştur.
Haziran ayı sonuna kadar Alman birlikleri yine de düzenli ama ağır da olsa ilerleme kaydetmişlerdi. Ancak Fransız ve İngiliz Yurtdışı Sefer kuvvetinin Somme ırmağı kıyılarında başlattıkları karşı taarruz, Alman ilerlemesini durdurmuştur. Dört ay süren Somme Savaşı’nda Alman birlikleri eski mevzilerine çekilmek zorunda kalmışlardır. Ağır kayıplarla sonuçlanan Somme Savaşları da Alman kuvvetlerini Fransız topraklarından çıkartmakta beklenen başarıya ulaşmamıştır.
1917 yılı
1916 yılında yaşanan başarısızlıklar üzerine R.G. Nivelle Fransız Orduları Başkomutanlığına atandı. Nivelle, Fransız ordularının baş rolü oynayacağı bir genel karşı saldırıyla Almanları Fransa topraklarından çıkartmayı öngören bir savaş planı önermiştir. İngiliz birliklerince cephenin kanatlarından yapılacak tespit taarruzlarının hemen ardından Fransız birliklerinin cephenin merkez bölümünde başlatacakları bir karşı taarruz planıdır bu. Plan konusunda İngiliz hükümetiyle mutabakat ancak Nisan ayı sonlarında sağlanabildi. Bu arada Almanlar ise merkez bölgeyi takviye ettiler ve bir miktar geri çekilerek boşalttıkları bölgeyi mayınladılar. Neticede Fransız saldırısı ağır kayıplara karşın başarısız olmuştur.
Temmuz ayında İngiliz birliklerinin başlattıkları saldırılar, cephe hattında kayda değer bir değişme yaratmadığı gibi 250 bin kayba yol açmıştır. Orduda, yer yer ayaklanmalara kadar varan huzursuzlukları bastıran General Petain’in yürüttüğü taarruzlar ise bazı stratejik noktaların ele geçirilmesiyle sonuçlanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri hangi nedenlerden dolayı savaşa girmiştir?
Savaş başladığı zaman İngiltere, donanmasına dayanarak Almanya’yı abluka altına aldı. Bu durum, Alman ticaretine büyük bir darbe vurdu. Bunun üzerine, Almanya Denizaltı Savaşını başlattı. İngiltere’ye mal götüren tüm gemilere ateş açtı. Bu arada birçok gemi battı ve birçok insan öldü. Ölenlerin arasında Amerikalıların da olması Amerikan halkının tepkilerine yol açtı. Alman denizaltılarının faaliyetleri Amerikan ticaretini de engelliyordu. Amerikan Başkanı Woodrow Wilson, Alman denizaltılarının Amerika’yı savaşa süreklemesinden korkuyordu. Bu nedenle, savaşı barışçı yollardan bitirmek amacıyla 1916 yılında bazı girişimlerde bulundu. Bu durum, Denizaltı Savaşı’nı bir süre engelledi. İki grubun birbirine kabul edemeyeceği barış önerileri sunması savaşın sürdürülmesineneden oldu. Wilson’un ortaya attığı “zararsız barış” görüşü İtilaf Devletleri’nce de olumlu bulundu. Avusturya-Macaristan da barış yapılmasını istiyordu. Fakat, Almanya’nın ara verdiği Denizaltı savaşını yeniden başlatması Amerika’yla Almanya’nın diplomatik ilişkilerinin kesilmesine neden oldu. Amerikan Kongresi, Amerikan ticaretinin korunabilmesi için ticaret gemilerinin top taşımasını kararlaştırdı. Bu sırada, Almanya’nın Meksika’yı Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı kışkırtması
Amerikan halkının tepkisine yol açtı. 6 Nisan 1917’de Amerika resmen savaşa girdi. Almanya, Amerikan orduları Avrupa’ya gelmeden Fransız ve İngiliz ordularını savaş dışı etmek için bazı planlar hazırladı. Fakat, yaz başında Almanya’nın yapacağı askeri harekatın savaşın kaderini değiştirici bir sonuç doğurmayacağı anlaşıldı. Temmuz 1918 ortalarında İtilâf Devletleri’nin saldırısı yorgun Alman askerleri üzerinde yıpratıcı etkiler yarattı. Lüdendorf’un “Alman ordusunun kara günü” olarak nitelendirdiği 18 Ağustos 1918 saldırısından sonra Almanya daha fazla yıpranmadan barış görüşmelerine başlanılmasının uygun olacağını kararlaştırdı. 30 Ağustos’ta Avusturya-Macaristan savaşa devam edemeyeceğini bildirdi. Avusturya-Macaristan’ın bu tavrı Almanlarca hoş karşılanmadı. Ancak, bundan çok kısa bir süre sonra 8 Eylül’de Alman askeri yetkilileri barış yapılması için gerekli işlemlere başlanmasını Başbakandan istediler. Avusturya-Macaristan, 15 Eylül’de bir konferans toplanarak barış görüşmelerine başlanmasını belirtti. Avusturya-Macaristan’ın bu girişimi Bulgaristan’ı korkuttu. Nitekim İtilâf Devletleri orduları, 15 Eylül 1918’de başlattıkları Makedonya saldırısına karşı koyamayan Bulgaristan barış istemek zorunda kaldı ve 29 Eylül 1918’te bir mütareke imzalayarak Birinci Dünya Savaşı’ndan ayrıldı. Almanya’yla bağlantısı kopan Osmanlı Devleti’nin durumu güçleşti. Güney cephesinde de başarısızlığa uğrayan Osmanlı Devleti de 30 Ekim 1918’de imzaladığı Mondros Mütarekesi’yle savaştan ayrıldı. Avusturya-Macaristan 3 Kasım 1918’de, Almanya ise 11 Kasım 1918’de birer mütareke imzalamak zorunda kaldılar. Böylece Birinci Dünya Savaşı da sona ermiş oldu. Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdirmek için yapılan girişimlerde Amerikan Başkanı Wilson’un görüşlerinin etkili olduğu görülmektedir. Zira, Wilson’a göre, savaşın sonunda yenen ve yenilen devletler birbirinden toprak taleb etmez, savaş tazminatı ödenmez ise, gizli diplomasiye son verilirse,barışı korumak için uluslararası bir örgüt kurulursa, sınırlar milliyet ilkesine göre çizilirse, uluslararası ticarette herhangi bir kısıntıya gidilemezse, demokratik düzenler kurulursa, savaşın tahribatı giderilebilir ve yeni bir savaşın çıkması da önlenirdi. Wilson’un bu düşünceleri mütarekelere yansımıştır.
1918 yılı
İtilaf Devletleri açısından Batı Cephesi’nde 1918 yılının ilk aylarındaki temel sorun, Alman kuvvetlerinin Doğu Cephesi’nden aktardıkları kuvvetler karşısında, Amerikan birlikleri kıtaya ulaşıncaya kadar direnebilmektir.
Alman saldırısı 21 Mart 1918 tarihinde başlatılmıştır. Kısmı başarılar sağlayan Alman taarruzları, Temmuz ayı ortalarında Fransız birliklerinin hafif tankların desteğinde giriştikleri karşı saldırılarla durmuş, hemen ardından da düzensiz bir geri çekilmeye dönüşmüştür.
Eylül ayında Amerikan birliklerinin de katıldığı bir harekat planlanmıştır. Bu plana göre İtilaf Orduları dört kol üzerinden saldırıya geçerek Alman cephesinin geri bağlantısını keseceklerdir. Çeşitli nedenlerle bu amaca ulaşılmamış olmasına karşın harekat Alman Genel Kurmayı üzerinde savaşın geleceği ile ilgili genel bir umutsuzluk yaratmıştır. 3 Ekim 1918 tarihinde ABD ile gizli ateşkes görüşmelerine başlanmıştır.
Doğu Cephesi
Doğu Cephesi Birinci Dünya Savaşı’nda Orta ve Doğu Avrupa’da yer alan sahnelerden biridir.Rusya’nın Almanya’nın Prusya bölgesine yaptığı saldırıyla başlar. Ruslar bu saldırıda ağır bir yenilgi alır fakat Almanların bu cepheyi desteklemek için batı cephesinden 2 kolordu ve 1 süvari tümeni çekmesi sonucu batıda Alman ilerlemesi yavaşlar. Rusların bu yenilgisinden sonra Almanya saldırıya geçmiştir. Bu sırada bir Rus ordusu da Avusturya-Macaristan’a saldırmış ve Lvov’u almıştır. Bu cephe 1914’ten 1917’ye kadar Almanların ilerlemesi ve Prusya’nın geri kalanıyla Polonya’nın Rusların elinde buluna kesimini alması ve Litvanya,Livonya bölgelerini alması ve Petersburg’a yaklaşmasıyla devam eder. Bu zamanda Avusturya’da süren savaş ise Rusya’nın biraz üstünlüğüyle devam etmiştir. Rusya’da iç savaş çıktığından dolayı bu cephe kapanmıştır.
Bulgaristan hangi nedenlerden dolayı savaşa girmiştir?
İtalya’dan sonra sıra Bulgaristan’a geldi. Her iki taraf da Bulgaristan’ı kendi yanına çekmek istiyordu. Zira, Üçlü İttifak Devletleri, Bulgaristan’ı kendi yanlarına çekerse Osmanlı Devleti’yle daha iyi bağlantı kurabilecek ve Osmanlı Devleti’ne daha kolayca yardım yapabilecekti. Üçlü İtilâf Devletleri ise, Bulgaristan’ın kendi yanlarına çekilmesiyle Balkanlardaki güç dengesinin kendi lehlerine döneceğini hesaplıyorlardı. Bulgaristan ise, II. Balkan Savaşı’nda kaybettiği toprakları yeniden nasıl alabileceğinin hesaplarını yapıyordu. Bu sırada, İtilâf Devletleri’nin Çanakkale’ye saldırıları başladığı için Bulgaristan bu saldırıların sonuçlanmasını kendi ulusal çıkarlarına uygun gördü. Osmanlı ordusunun direnişi İtilâf Devletleri’nin saldırısını başarısız kılıyordu. İşte bu durum, Bulgarları Almanlarla görüşmeye itti ve 6 Eylül 1915’te Almanya, Avusturya-Macaristan’la bir andlaşma imzaladı. Ekim 1915’te, Sırbistan’a saldırarak O da savaşa katılmış oldu.
1916 yılında Verdün Muharebesi sonrası harekete geçen Rusya , Nisan ayı sonlarından itibaren Galiçya cephesinde 150 kilometrelik bir kesimde geniş bir taarruza geçti. Bu taarruz Avusturyalıları zor duruma soktu. Almanya bir kısım kuvvetlerini buraya gönderdi. Bu da yetmeyince yaklaşık 33.000 kişilik bir Türk kuvveti bu cepheye gönderildi. Galiçya’da çok çetin muharebeler oldu. Avusturya’nın 100 km gerilemesine yol açtı.
Bulgaristan gibi toprak talebi olan Romanya’da Transilvanya, Bukovina ve Banat karşılığında İtilaf Devletleri yanında 28 Ağustos 1916’da savaşa katılmıştır. Romanya, 17 Ağustos 1916’da bir anlaşma imzalayarak İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girdi. 28 Ağustos’da Avusturya’ya saldırdı. Bunun üzerine İttifak Devletleri de Romanya’ya savaş açtı. Almanya Başkomutanlık Karargahı’nda yapılan toplantıdan sonra, 23 Tümenlik bir kuvvetle İttifak Devletleri Romanya’ya taarruz etti. Bu kuvvet içinde, Türklerin 6. Kolordu’ya mensup 15. , 25. ve 26. Tümenleri bulunuyordu. İttifak kuvvetleri, 1917 Ocak ayının ilk haftasına kadar bütün Romanya’yı ele geçirdi. Ancak Romanya Rusya’nın savaştan çekilmesinden sonra yalnız kaldığı için 1917 ilkbaharında mütareke yapmak zorunda kalmışsa da İtilaf devletlerinin zaferi Romanya’yı kurtarmıştır. Türk tümenleri bu harekatta büyük başarı gösterdi. 6. Kolordu’nun 26.Tümen’i 1917 yılı ortalarında Filistin’e kaydırıldı. Rus İhtilali’ne kadar Romanya’da kalan 6. Kolordu, 42.000 kişilik mevcudundan 19.100 şehit verdi. Meşhur Galiçya cephesi buradadır. Bükreş Türk şehitliğinde 500 kadar şehit yatmaktadır.
Sırbistan’ın İttifak Devletlerince işgal tehlikesi belirince, bir Fransız tümeni Çanakkale’den getirilerek, 5 Ekim 1915’te Selanik’te karaya çıkarıldı. Bir İngiliz tümeniyle bir Fransız tugayı da daha sonra bu birliğe katıldı. Böylece Makedonya cephesi açılmış oldu. 20. Türk Kolordusu ile birtakım Alman ve Bulgar birlikleri İngiliz ve Fransızların karşısında yer aldı. 1916 yılında İngiliz, Fransız ve Sırp askerlerinin sayıları 250.000’e ulaşınca 10. Türk Kolordusu da 17 Kasım 1916’da cepheye geldi. 10 Aralık 1916’da Yb.Şükrü Naili Gökberk komutasındaki 50.Tümen Drama civarında düşmanla savaştı. Cephedeki küçük taarruzların yanında en önemli olay, 11 Aralık 1916’da, Manastır’ın İtilaf Devletleri’nin eline geçmesidir.1917 yılı küçük muharebelerle geçti Türk Kuvvetleri Kavala-Serez hattında savaştı.
27 Haziran 1917’de Yunanistan İtilaf Devletleri safında savaşa girdi. 29 Mayıs 1918’de İngiliz, Fransız, Yunan ve Sırp kuvvetleri büyük bir taarruz başlattı. Bulgar ordusu yenildi. 29 Eylül’de Bulgaristan, Selanik Ateşkes Antlaşmasını imzalayıp, savaştan çekildi. Topraklarından İtilaf Devletleri’ne ait askeri birliklerin geçmesine de izin verdi. İtilaf Devletleri üç koldan Balkanlar’da ilerlemeye başladı. Bu kollardan biri İstanbul’u hedef almıştı.
Rusya’da iç savaş çıktığından dolayı bu cephe kapanmıştır. İktidara gelen Bolşevikler İttifak Devletleri ile 3 Mart 1918 tarihinde Brest-Litowsk antlaşmasını imzaladılar. Buna göre Sovyetler Polonya, Litvanya, Courlande, Estonya ve Litvanya’dan çekiliyordu. Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı Devletine iade ediyordu.
Afrika Cephesi
Afrika Cephesi, Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Afrika’ya dağılmış Alman sömürgeleri ile İtilaf devletleri arasındaki savaşları kapsar. Savaşlar, Afrika’nın genelini etkilemekten çok, sadece Alman sömürgeleri etrafında gerçekleşmiştir.Afrika Cephesi üç alt cephe içerisinde incelenir. Bu cepheler, Doğu Afrika, Batı Afrika ve Güney Batı Afrika olarak adlandırılır.
Batı Cephesi
Batı Afrika’daki Alman sömürgeleri Togo ve Kamerun, Almanya’nın Avrupa’daki savaşa destek olmak için sömürgelerindeki askerleri çekmesi üzerine, savunmasız kaldı. İngiltere’nin ve Fransa’nın, bu fırsatı değerlendirerek yaptıkları saldırılar sonucunda Togo 26 Ağustos 1914’te, İtilaf Devletleri’ne teslim oldu. Kamerun’da daha iyi bir direniş gösteren Almanlar, Belçika’nın, kendi sömürgesi olan Kongo’daki birlikleriyle İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girmesiyle, 18 Şubat 1916’da Kamerun’u terk ederek tarafsız İspanyol sahası Rio Muni’ye sığındılar.
Güney Batı Cephesi
Güney Batı Afrika’daki Alman Sömürgesi Namibya, çok geniş ve kurak bir araziye sahipti. Bölgede 3000 kadar Alman askeri ile 7000 kadar erkek Alman yerleşimci bölgedeki Alman ordusunun tamamını oluşturmaktaydı. Daha çok başkent Windhoek çevresine toplanmış olan Alman birlikleri, yerli halklar tarafından da desteklenen İngiliz kuvvetleri karşısında uzun süre direnemediler ve 12 Mayıs 1915’te teslim oldular. Bu tarihten sonra Güney Batı Afrika, 70 yıl boyunca Güney Afrika Cumhuriyeti’nin etkisi altında kalmıştır.
Doğu Cephesi
Almanlar, bugünkü isimleriyle Tanzanya, Burundi ve Ruanda devletlerini kapsayan toprakları işgal ederek Alman Doğu Afrika’sını kurmuşlardı. Avrupa’ya kaydırılan askerlere rağmen, İngilizler Birinci Dünya Savaşı’nın resmen bittiği 11 Kasım 1918 tarihinden ancak 2 hafta sonra bölgeye tamamen hakim olabilmiştir.Doğu Cephesinde Albay Lettow-Vorbeck komutasındaki Alman birlikleri, birbiri ile temasta kalan küçük birlikler halinde örgütlenerek İngiliz güçlerine karşı gerilla savaşı taktikleriyle dört yıl boyunca başarılı bir şekilde direndi. Salgın hastalıkların da vurduğu İngiliz kuvvetleri, verdikleri ciddi kayıplara karşın çatışmaya devam edip bölgedeki önemli merkezlere ve demir yollarına hakim olabildiler. Buna karşılık Albay Lettow-Vorbeck komutasındaki gerillalar ancak kendilerine Almanya’nın teslim olduğu haberi ulaşınca savaşmayı bıraktılar.Lettow-Vorbeck, bu savaştaki başarılarından dolayı generalliğe terfi etmiştir.
Savaşın Sonuçları
Afrika Cephesi’nin sonunda Almanya az sayıdaki sömürgesini de İngiltere, Fransa ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kaptırmıştır. Bu topraklar bağımsızlıklarını ancak 1960’lı yıllarda kazanmıştır. Namibya, bağımsızlığını kazanan son devlet olarak, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden ancak 1988 yılında ayrılabilmiştir.
Asya ve Pasifik Cephesi
Japonya:Asıl amacı Asya ve Büyük Okyanusta daha fazla toprak ele geçirerek hızla genişleyen sanayisi için hammadde sağlamaktır. Kendi anakarasına en yakın ve en verimli topraklar Alman sömürgesi durumunda olduğu için savaşın İtilaf devletlerine döndüğü anda Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Japon donanması Pasifikteki Alman sömürgeleri olan Caroline , Marianne ve Marshall adalarını işgal etti. Bu suretle Japonya savaşını 1914 Kasımında bitirmiş oldu. 3 Ağustos 1914’te açılan cephe, 1914 Kasımında Versailles Antlaşması’yla kapanmıştır.
Atlantik Cephesi
Birinci Dünya Savaşı’nda Atlantik Cephesi, genelde Britanya Adaları ve Atlantik Okyanusu’nda geçen deniz muharebelerinden oluşur. Birleşik Krallık, nüfusunu beslemek ve savaş endüstrisini desteklemek için ithalata bağımlıydı; Alman donanması bu bağı kesmek için denizaltılar ile bir blok uygulamaya çalıştı.1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya’nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik’de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika’nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Diğer taraftan Almanya’nın Meksika hükümetini ABD’ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD’nin Avrupa’daki savaşa katılmasında etken olmuştur. Dünya siyasetinde etkin güç olmak isteyen ABD,Almanya’nın kışkırtıcı politikaları ABD’nin Monroe Doktrinine göre bir Avrupalı devlet tarafından tehdit edilmesi anlamına geliyordu. ABD savaşa girmeden önce Wilson İlkeleri’ni sunup,kabul edilince ABD 2 Nisan 1917’deAlmanya’ya savaş ilan etti. ABD’nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi’nde güçler dengesi Almanya’nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.
Savaşın Sonuçları
Afrika Cephesi’nin sonunda Almanya az sayıdaki sömürgesini de İngiltere, Fransa ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kaptırmıştır. Bu topraklar bağımsızlıklarını ancak 1960’lı yıllarda kazanmıştır. Namibya, bağımsızlığını kazanan son devlet olarak, Güney Afrika Cumhuriyeti’nden ancak 1988 yılında ayrılabilmiştir.
3.1. Osmanlı Devletinin Savaşa Girişi ve Savaştığı Cepheler
28 Haziran 1914’te Avusturya Macaristan veliahdının öldürülmesi üzerine savaş başladı. Savaş başladığı zaman Osmanlı Devleti’nin askeri ve ekonomik gücü oldukça zayıflamıştı. Kısa süre önce İtalya daha sonra Balkan Devletleriyle yaptığı savaşları kaybetmişti. Bu savaşlar gerek maddi gerekse insan kaybı bakımından toplumu derinden etkilemişti. Halk bitkin, yorgun, umutsuz ve yoksuldu. Kaybedilen toprakların acısını unutamıyordu. Halk savaşlardaki yenilginin ve toprak kayıplarının nedenini Osmanlı Devletinin Avrupa’da oluşan blokların dışında kalışında aradığı için yalnızlık duygusundan kurtulmanın yollarını bulmaya yöneldi. Savaş öncesinde İngiltere’yle, Fransa’yla, Rusya’yla bir ittifak andlaşması ortamı aradı ise de olumlu bir sonuç alamadı. Savaşın başlamasına kadar Almanya’da Osmanlı Devleti bir ittifaka girişmekten kaçındı. 2 Ağustos 1914 yılında gizli bir anlaşma imzalandı.
Almanya, Osmanlı Devleti’ni hangi nedenlerden dolayı savaşa sürüklemiştir?
Böyle bir antlaşma yapılırken Almanya’nın amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: Osmanlı Devleti’nin stratejik konumundan, gözü pek Osmanlı askerinden yararlanmak, savaşı geniş cephelere yayarak Üçlü İttifak devletlerinin askeri gücünü dağıtmak, Osmanlı Devleti’nin bu savaşa cihat savaşı görünümü kazandırarak Üçlü İtilâf Devletleri egemenliği altında bulunan tüm İslâmları bu savaşta Osmanlı Devleti’nin yanına çağırmak bir, fetva yayınlatıp Üçlü İtilâf Devletleri’nin sömürgelerinde isyan çıkartarak onları zor durumda bırakmaktı.
Osmanlı Devleti hangi nedenlerden dolayı savaşa girmiştir?
Osmanlı Devleti’nin amaçları ise, üçlü ittifak grubunu oluşturan devletlerin yardımı ile yakın dönemde kaybettiği, halkın çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu toprakları yeniden kazanmak, içine düştüğü yalnızlık duygusundan kurtulmak, Kafkaslar ve İran üzerinden Orta Asya’ya ulaşarak Turan İmparatorluğunu kurmak, halifeye sarsılan otoritesini yeniden kazandırmak, azınlıkların elindeki ekonomiyi Türklerin eline geçirmekti. Osmanlı Devleti’nin bu amaçları tek başına gerekleştirmesinin zor olduğunu gören İttihatçılar, Avrupa’da ki yeni gelişmelerden yararlanmak istediler. Her ne kadar Osmanlı Devleti savaş başladığında tarafsızlığını ilân etmiş ise de sınırlarının güvenliğini korumak için seferberlik ilân etmiş, dolayısıyla savaşa hazırlanmaya
başlamıştır.
Osmanlı Devleti, hangi olayla savaşa girmiştir?
Osmanlı yöneticileri savaşa giriş konusunda kararsızdılar. Ancak bu sırada Almanya’nın Akdeniz’de bulunan iki gemisi Osmanlı Devletinin karasularına girdi (16 Ağustos 1914). Tarafsızlığı bozan bu girişim İtilâf Devletleri tarafından protesto edilmiştir. Ancak hükümet sözde bir andlaşmayla bu gemileri satın aldığını belirterek tepkileri önlemiştir. Bu gemilerin de içinde bulunduğu bir grup Osmanlı Donanması ,Başkomutan ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın ve Donanma Nazırı Cemal Paşa’nın emriyle tatbikat için Karadeniz’e açılmış 28-29 Ekim 1914’te Rus kıyılarını topa tutarak bir oldu bitti yaratıp Osmanlı Devleti’ni savaşın içine atmıştır. Osmanlı Devleti yöneticileri Rusya’yla
Osmanlı Devleti arasında çıkacak bir savaşı önleyecek bazı girişimlerde bulunmuş ise de başarılı olamamıştır. Rusya başta olmak üzere diğer İtilâf Devletleri Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilân etmişlerdir. Osmanlı padişahı da 14 Kasım 1914’te bir cihat fetvası yayınlayarak tüm Müslümanları Osmanlı Devleti’nin yanında yer almaya çağırmıştır.
3.2. Kafkas Cephesi
Kafkas cephesi hangi amaçla açılmıştır?
İttihat, Terakki yönetiminde etkin olan kimi güçler Pantürkizmi gerçekleştirmek için bu savaşı bir araç olarak görüyordu. Bunlardan biri de Enver Paşa idi. Rusya ile savaş başlayınca doğruca Erzurum’a giderek Üçüncü Ordunun komutanlığını üzerine aldı. Savaşı zamansız bulan kimi komutanları görevinden aldıktan sonra orduya saldırı emri verdi. 22 Aralık 1914’te başlayan Osmanlı saldırısı başarılı olamadı. Gerekli eğitim, silâh ve cephaneden yoksun Osmanlı askeri soğuk, hastalık yüzünden büyük kayıplara uğradı. Ocak ayının ilk haftasında yenildiğini anlayan Enver Paşa, İstanbul’a döndü. Bir süre cephelerde ciddi hareketler olmadı. 1915 yılı yazında Rus saldırıları yeniden başladı ve 1916 Şubatında Erzurum, Muş, 3 Martta Bitlis, 19 Nisan da Trabzon ve 25 Temmuz da da Erzincan Rus işgaline uğradı. Böylece büyük umutlarla başlatılan Kafkas taarruzu tam bir çöküntüyle sona ermiş oluyordu.
Rusya, hangi antlaşmayla savaştan çekilmiştir?
Rusya’da 1917 de Çarlık yönetimine karşı başlatılan ihtilal kısa süre sonra sosyalist bir içerik kazandı. Sosyalister savaşı sona erdirdiler. Bunun için ilhaksız ve tazminatsız bir barış yapılması konusunda Almanya’yla görüştüler. Bu görüşmeler sonunda da 3 Mart 1918’te Brest-Litowsk Anlaşması yapılarak Rusya savaş alanından ayrıldı.
Osmanlı Devleti Brest-Litowsk Anlaşmasıyla Rusya’nun işgal ettiği tüm yerlerin boşaltılmasını sağladığı gibi 1878 Berlin Anlaşması’yla Rusya’ya bırakılan Kars, Ardahan ve Batumu’da yeniden kazanmış oluyordu. Bu anlaşma ile Ruslar, Kafkasları boşalttılar. Onların boşalttığı yerleri Osmanlı ordusu doldurdu. Fakat bir süre sonra İttifak Devleti yenilince, Osmanlı Devleti’nin ele geçirdiği Kafkas toprakları İtilâf Devletleriyle sorun olmaya başladı. İtilâf Devletleri Brest-Litowsk’i geçersiz saydılar.
Osmanlı Devleti’ni Paylaşma Tasarıları
İtilaf Devletleri I.Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti’ni yaptıkları gizli antlaşmalarla paylaşmışlardır.1915 Londra,1916 Sykes-Picot,1917 Saint Jean De Maurienne antlaşmalarıyla Osmanlı toprakları şu şekilde paylaşılmıştır: İngilizler’a,Ürdün ,Orta ve Güney Irak,Hayfa ve Akka limanları Fransızlar’a,Mersin’in batısından başlayarak Kilikya,Sivas,Elazığ,Diyarbakır ve oradan Mardin’e ve oradan Akka’ya kadar Suriye ve Lübnan bölgesi İtalyanlar’a,İzmir’in kuzeyinden başlayarak Ege,Mersin’e kadar Akdeniz,Konya-Kayseri çizgisine kadar İç Anadolu Ruslar’a,Trabzon dahil olmak üzere Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun bazı bölümleri,Boğazlar bırakılıyordu.Filistin serbest bölge olarak kabul ediliyordu.
Rusya savaştan çekilirken bütün gizli antlaşmaları da açıklamıştı.Rusya savaştan çekildikten sonra Rusya’ya bırakılan Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulması düşünülmüştür.Boğazlarda ortak denetime tabi tutulmaya karar verilmiştir.Daha önce İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi Paris Konferansı’nda Yunanistan’a bırakılmış,Fransızlara bırakılan Kuzey Irak’ta İngilizler’e bırakılmıştır. Böylece paylaşma tasarılarında bazı değişiklikler yapılmış oldu.
3.3. Çanakkale Cephesi
Çanakkale Cephesi hangi nedenlerden dolayı açılmıştır?
Birinci Dünya Savaşı süresince Osmanlı Devleti açısından son derece hayati önem taşıyan bir cephedir. İttifak Devletleri arasında en zayıfı Osmanlı Devleti olduğu gibi, İtilâf Devletleri arasında da Rusya’ydı. Rusya’nın diğer İtilâf Devletleri’yle bağlantısını sağlayan en kısa yol Osmanlı kontrolü altında idi. Osmanlı Devleti’nin savaşa girişi ile bu yol kapatılmış, Rusya’ya yardım gönderilmez olmuş, Rusya’daki sorunlar artmıştı. Rus çarının isteği üzerine, İngiltere savaş meclisi, 13 Ocak 1915’te Çanakkale Boğazı’nın açılması için gerekli önlemlerin alınmasını kararlaştırdı. Osmanlı Hükümeti daha savaşa fiilen katılmadan önce Çanakkale Boğazı’nın girişine mayın dökmüştü. İngilizlerin Boğaz’a, ilk saldırısı Kasım 1914 yılı başlarında oldu. Ancak bu keşif hareketi niteliğinde olduğu için önemli bir çarpışma olmadı. İngiliz-Fransız ortak gemilerinden oluşan bir İtilâf Devletleri donanması 19 Şubat 1915’te Çanakkale kıyılarına karşı büyük bir saldırıya geçti. Büyük çarpışmalar başladı. 18 Mart 1915’te yapılan şiddetli deniz savaşında 7 zırhlısını kaybeden İtilâf Devletleri Çanakkale’nin denizden geçilemeyeceğini anlayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Fakat Boğaz’ı geçmekten vazgeçmedi. Yeni bir durum değerlendirmesi yapılarak karaya asker çıkarılmasına karar verdiler. 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardılar. Ancak uzun ve yıpratıcı olan bu savaşlarda İtilâf Devletleri amaçlarına ulaşamıyorlardı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’in yerinde ve zamanında aldığı bilinçli önlemler İtilâf Devletleri’nin yenilmesine yol açtı. 6-7 Ağustos 1915’te Anafartalar’da yapılan göğüs göğüse çarpışmalar savaşın kaderini değiştirdi. 40.000 asker kaybeden İngilizler Çanakkale’yi geçemeyeceklerini anladılar. Nihayet 1915 yılı sonlarında Çanakkale’den geri çekilmeyi kararlaştırdılar. Ocak 1916’da hiç bir amacını gerçekleştiremeyen buna karşın yüz binlerce insanın ölümüne neden olan İtilâf Devletleri donanması geri çekildi. Böylece Çanakkale cephesi sona erdi.
Çanakkale cephesi’nin sonuçları ne olmuştur?
Çanakkale cephesinin doğurduğu sonuçları özet olarak şöyle sıralayabiliriz. Rusya’daki iç gelişmeler yoğunlaşmış ve ihtilâle doğru gidiş hızlanmıştır. İtilâf Devletleri büyük bir prestij kaybına uğramış, Osmanlı Devleti’nin ülkesini korumak için her türlü özveride bulunabileceği anlaşılmış, Bulgaristan’ın savaşa girişi sağlanarak Almanya’yla Osmanlı Devleti arasındaki yardımlaşma daha da artmıştır.
3.4. Irak ve Kanal Cephesi
Irak cephesi niçin açılmıştır?
Mısırı ele geçirerek Hindistan yolunu güvence altına alan İngilizler, Musul ve Kerkük’teki petrol yataklarına da göz koymuştu. Bunun için Basra’ya asker çıkardılar ve Bağdat’a doğru yürüdüler. Ancak Küt-ül Amare’de yenildiler. İngiliz General Charles Towshend ile birlikte 13.000 İngiliz askeri de esir alındı (29 Nisan 1916). Osmanlı Hükümeti bu başarıdan yeterince yararlanamadı. İngilizler yedek güçlerle cepheye yaptıkları saldırılar sonucunda (11 Mart 1917’de) Bağdat’a direnmeyle karşılaşmadan girdiler. Musul dışında Irak’ın büyük bir bölümü İngiltere’nin eline geçti.
Kanal cephesi niçin açılmıştır?
Almanya genelkurmayının belirttiği hedefler doğrultusunda savaştığı anlaşılan Osmanlı ordusu Filistin üzerinden Süveyş Kanalına doğru bir hareket başlattı. Cemal Paşa’nın komutasında başlatılan bu hareketin amacı İngiltere‘nin Hindistan’la ilişkisini kesmek, Mısır’ı daha sonra da diğer Afrika topraklarını Osmanlı yönetimine almak, Pan-İslamizmi gerçekleştirmekti. Cemal Paşa, bu hedefe ulaşabilmek için Şam’a geldikten sonra ciddi reformlara girişti. Ancak onun bu reformlarını Arap ulusalcılığının gelişmesine engel gören Araplar karşı çıktılar. Bunun üzerine Cemal Paşa sert önlemler almak zorunda kaldı. Bu önlemler İngiltere’nin de kışkırtmasıyla Osmanlı aleyhine bir akım yarattı.
Cemal Paşa Ocak 1915’te Sina Çölünü geçerek Mısır’a girmeye çalışırken, Mısır’da İngiltere’ye karşı bir isyan hareketi oluşacağını sanıyordu. Ancak İngiltere, Mısır’a bağımsızlık vaad ederek bu kritik ortamı geçiştirmişti. O nedenle Süveyş Kanalına taarruz ettiğin yenildi. İngilizlerle bir andlaşma yapan Mekke Emiri Hüseyin’in Osmanlı ordusuna arkada saldırması İngiltere’nin işini daha da kolaylaştırdı ve Osmanlı orduları Suriye içlerine çekilmek zorunda kaldılar (1918). Mustafa Kemal’in aldığı önlemlerle daha fazla zayiata uğramadan bir kısım Osmanlı ordusu Halep ve Hatay’a çekildi.
3.4. Osmanlı Devletinin Savaştan Ayrılması
Osmanlı Devleti hangi antlaşmayla savaştan ayrılmıştır?
Amerika Birleşik Devletlerinin İtilaf Devletleri yanında savaşa girmesi I.Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştirdi. Diğer devletler gibi Osmanlı Devleti de bu olaydan etkilendi.1918 yılı yazı ve sonbaharındaki askeri hareketlerde İttifak Devletleri büyük güç kaybına uğrayarak geri çekildiler. 1918 Eylül’ün ikinci yarısında Bulgar cephesi yarıldı ve 29 Eylül’de Bulgaristan mütareke imzalamak zorunda kaldı. Almanya barış istedi. Arkasından Osmanlı Devleti mütareke talebinde bulundu. Mütarekenin yapılabilmesi için hükümet değişikliği gerekiyordu. Zira savaşan bir hükümetle barışınyapılamayacağı kanısı vardı. Bu nedenle Talat Paşa Hükümeti istifa etti (7 Ekim) yerine İzzet Paşa Hükümeti kuruldu (14 Ekim 1918). İzzet Paşa Hükümeti savaşı sona erdirmek için büyük çaba gösterdi. Küt-ül Amare’de Türk ordusunca tutsak alınan general Towsnhend’in da yardımıyla İngiliz General Calthorpe’la ilişki kuruldu. Hükümet 26 Ekim 1918 Bahriye Nazırı Rauf Bey’in başkanlığında bir heyeti Mondros’a gönderdi. Londra’da hazırlanarak Mondros’a gönderilen “Mütareke” metni Osmanlı temsilcilerine iletildi. Osmanlı temsilcileri, bu metin üzerinde bazı değişiklikler yapmak istedilerse de başarılı olamadılar. Wilson ilkeleri doğrultusunda hazırlandığı izlenimini veren fakat yoruma açık hükümleriyle Osmanlı Devleti’nin varlığını ortadan kaldırıcı nitelikler taşıyan mütareke metni 30 Ekim 1918’de imzalandı. Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan ayrıldı. Ancak fiili olmasa da kimi uygulamaları bakımından bu mütarekeyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu bağımsızlığını da yitiridi. Ülke yer yer İtilaf Devletleri’nin işgaline uğradı. Bu ülkede yeni bir savaşı başlattı. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde verilen ve Milli Mücadele olarak tarihe geçen bu savaş sonunda yeni bir Türk devleti kuruldu.