Başbakan Ahmet Davutoğlu, 64’üncü Hükümet programını açıkladı. Yeni hükümetin dış politika programında, son dönemde yaşanan uçak kriziyle gündeme gelen Rusya için “bölgesel işbirliği bakımından önem taşıyan bir aktör” ifadesi kullanıldı. Davutoğlu ayrıca Rusya ile ilgili, hükümet programı metninde bulunmayan ifadeler kullandı.
İşte hükümetin “Vizyoner ve Öncü Ülke” başlığı ile açıkladığı dış politika programı:
ÇOK BOYUTLU POLİTİKA SÜRDÜRÜLECEK
– Dış politikamız vizyona dayalı ve çok boyutlu olmuştur, çok boyutlu olmaya devam edecektir.
– Türkiye’nin Avrupa Birliği hedefini stratejik bir hedef olarak görüyoruz. Ancak Avrupa Birliği’yle ilişkilerimizi, diğer ilişkilerimizin bir alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak tanımlıyoruz.
– Yeni dönemde de Al Bayrağı, dünyanın her köşesinde dalgalandırabilmek için, Türkiye’nin çevresindeki bütün havzalarda etkin ve sonuç alıcı, vicdani bir dış politika takip etmek için gece gündüz çalışacağız. Ümitlerini bize bağlamış hiçbir kardeş halkı yalnız bırakmayacağız. Küresel çapta, bölgesel etkinlikte uyguladığımız politikalarımız; oluşturduğumuz bölgesel ve ulusal işbirlikleriyle önümüzdeki dönemde de ülkemizin itibarını artırmayı ve küresel kalkınmaya daha fazla katkı vermeyi sürdüreceğiz.
– Adil bir dünya tasavvurumuz dış politikamızı hem güçlendirmiş, hem de zenginleştirmiştir. Bugün Türkiye’nin dünyanın her tarafındaki mazlumların, mağdurların, mültecilerin ve muhtaçların yardımına koşmasının temelinde tarihi misyonumuz olan adalet ve yardımlaşma ilkeleri yatmaktadır. Bu açıdan ülkemizin ısrarla takip ettiği ‘değer odaklı dış politika’, dünyada giderek yükselen uluslararası sistemin demokratikleştirilmesi; adalet ilkesinin hem siyasete, hem de ekonomiye hâkim kılınması taleplerine önemli bir güç katmaktadır. Türkiye’nin insanı, adaleti ve demokrasiyi temel alan dış politikası, bölgesinde ve dünyada hem takdirle karşılanmakta, hem de toplumlar nezdinde büyük kabul görmektedir. 64. Hükûmet döneminde de uzun dönemli bir perspektifle sağlam değerlere dayalı olarak geliştirdiğimiz dış politikamızı önümüzdeki dönemde de dünya ve ülke şartlarını da dikkate alarak geliştirmeye devam edeceğiz. Tarih önünde doğru yerde bulunuyoruz. Bu duruşumuzu daha geniş, etkili ve fazla çaba ile önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz.
– Kıbrıs’ta müzakere edilmiş bir çözüm ve Kıbrıs Türk Halkının uluslararası toplum içerisindeki haklı yerini alabilmesi, temel önceliklerimizden biridir. KKTC’nin ekonomik altyapısının güçlendirilmesi ve refahının artırılması için bugüne kadar kararlılıkla attığımız adımlara devam edeceğiz. Kıbrıs’ta, her iki halkın asli kurucu iradelerini, siyasi eşitliklerini ve Ada’nın ortak sahibi olmalarını temel alan, müzakere edilmiş, adil ve kalıcı bir çözüm için garantör ülke olarak yapıcı katkımızı sürdüreceğiz ve Birleşmiş Milletlerin bu yöndeki çabalarını destekleyeceğiz.
KUZEY AFRİKA VE ORTADOĞU
– 2011 yılından bu yana sancılı bir dönüşüm sürecinden geçmekte olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasında, geçmiş iktidarlarımız döneminde olduğu gibi, birleştirici ve yapıcı bir rol oynamaya devam edeceğiz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesine yönelik çok yönlü, ön alıcı ve etkin politikalarımızı insan odaklı ve evrensel değerler temelinde kararlılıkla sürdüreceğiz. Bölgedeki kriz ve çatışmalara adil, kalıcı ve sürdürülebilir siyasi çözümler üretilmesi yönündeki çabalarımız da devam edecektir.
– Ortadoğu’da etnik ve mezhebi ayrılıklara dayalı çatışmaların ve dışlayıcı yaklaşımların karşısında sosyal bütünleşmeyi ve kapsayıcı siyasi birliği destekleyeceğiz.
SURİYE
– Suriye’de dört buçuk yıldır devam eden ihtilaf, her geçen gün daha da derinleşen insani yıkıma ilave olarak, bölgesel olarak başlayan ve giderek küresel bir hâl almakta olan güvenlik ve istikrar açısından oluşturduğu tehditler bakımından da gündemimizde en öncelikli konumda bulunmaktadır. Bu ülkede, siyasi bir dönüşüm sağlayacak gerçek bir geçiş sürecinin hayata geçirilmesi için çabalarımız kararlılıkla sürdürülecektir.
– 64. Hükûmet olarak da insani ve vicdani sorumluluk gereği, rejimin zulmünden ve terörden kaçarak ülkemize sığınan Suriyeli ve Iraklıların yaralarının sarılması için gerekli yardımı sağlamaya, zor günlerinde Suriyeli ve Iraklı kardeşlerimizin yanında yer almaya devam edeceğiz. Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, ülkede güvenlik ve istikrarın tesisi, demokrasinin güçlendirilmesi, iç barışının sağlanması, komşularıyla ve uluslararası toplumla bütünleşerek bölge açısından güvenlik ve refah yaratan bir devlet haline dönüştürülmesi Irak’a yönelik dış politikamızın temel ilkeleridir. Bu ilkeler çerçevesinde, Irak’ın karşı karşıya bulunduğu ciddi tehdit ve sınamalar karşısında, kapsayıcı bir siyasi iktidar tesis edilmesine destek vermeye ve bu süreçte üzerimize düşen katkıyı yapmaya devam edeceğiz.
FİLİSTİN
– Ortadoğu’da kalıcı istikrarın sağlanmasının en önemli koşullarından birisi olan Filistin sorununun adil, kapsamlı ve yaşayabilir bir çözüme ulaştırılması amacına yönelik gayretlerimiz sürecektir. Filistin Ulusal Birlik Hükûmetine yönelik güçlü desteğimiz de devam edecektir. Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ve statüsünün muhafazasına yönelik gayretlerimiz, başta Filistin makamları olmak üzere İslam ülkeleriyle işbirliği içerisinde sürdürülecektir.
BALKANLAR
– Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan üçlü mekanizmalarını da kullanarak, Balkan ülkeleriyle ilişkilerimizi güçlendirmeye, sürdürülebilir kalkınma için gerekli olan iletişim ve ulaşım altyapılarının geliştirilmesine, Balkan ülkelerinin ülkemizle ve kendi aralarında karşılıklı yarar temelinde ekonomik ve ticari bağlarının pekiştirilmesine, barış ve istikrarın kalıcı hale getirilmesi suretiyle, toplumsal huzur ortamının tesisine katkı sağlamaya devam edeceğiz. Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme perspektifine güçlü desteğimizi de sürdüreceğiz.
AB ÜYELİK SÜRECİ
– Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliğimiz stratejik hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Hükûmet olarak AB müktesebatına uyum sürecini hızlandıracağız. Ancak Hükûmetimizin göstermiş olduğu samimi yaklaşıma AB kurumlarının ve üye ülkelerin de gerekli karşılığı vermesi gerekmektedir. AB müktesebatına yüksek oranda uyum sağladığımız halde, belirli fasılların siyasi mülahazalarla açılmaması AB’nin temel ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
– Ülkemizin Avrupa Birliği üyeliği doğrultusundaki kararlılığını, bu süreçte esasen halkımızın yaşam standartlarının yükseltilmesine katkıda bulunacak reform sürecini daha da ileri götürmek hususunda irademizi korumaktayız. AB katılım sürecinde siyasi nedenlerden kaynaklanan tıkanıklıkların aşılması ve katılım müzakerelerinin yeni fasıllar açılarak canlandırılması yönündeki çalışmalarımıza devam edeceğiz.
– Önümüzdeki dönemde AB ile uyum sürecini devam ettirirken Meclisteki tüm partilerimizin desteğini göreceğimize inanıyoruz. Geniş bir kabul gören üyelik hedefimiz, yasal düzenlemelerde partiler arası işbirliği için güçlü bir zemin oluşturmaktadır. Hükûmetimizle birlikte AB üyelik sürecine destek olan diğer siyasi partilerin de bu konuda anlayış birliği sergilemesi ve ortak çabalar göstermesi önem taşımaktadır. Ekonomik ilişkilerimizin yanı sıra tam üyelik müzakereleri yürütmekte olduğumuz AB kurumları ve üye ülkeleriyle iyi ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Bir yandan Avrupa ülkeleri ile ikili ilişkilerimizi geliştirirken, diğer yandan Balkanlar, Kuzey Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere yakın coğrafyalarımızda istikrar ve refah için işbirliğimizi artıracağız. Avrupa Birliği üyeliğimizin, ekonomik dinamizm başta olmak üzere, birçok alanda Birliğe önemli katkılarda bulunacağı gerçeğiyle, devletlerarası ilişkilerin yanı sıra toplumdan topluma ve iş dünyaları arasında ilişkileri geliştirerek yeni bir süreç başlatacağız. Vizelerin kaldırılması, Gümrük Birliğimizin güncellenmesi, mali işbirliğimizin derinleştirilmesi gibi yeni inisiyatiflerle Türkiye-AB ilişkilerinde pozitif gündemi güçlendirmeyi hedefliyoruz.
VİZE MUAFİYETİ
– Son dönemde, vize muafiyeti hususunda her iki tarafça kabul edilecek bir çözüm bulunmasına yönelik olarak AB Komisyonu’yla karşılıklı yapıcı bir anlayış içinde gerçekleşen yoğun temaslarımız sonucunda 2013 yılında başlatılan Vize Muafiyeti Diyaloğu süreci tamamlanacaktır. AB katılım müzakereleri ve müktesebata uyum çalışmalarının sürdürülmesi, katılım öncesi mali yardımların etkin şekilde kullanılması ve Türkiye’nin yeni AB iletişim stratejisinin uygulanması öncelikli hedeflerimiz arasında yer alacaktır.
MÜLTECİ KRİZİ
– Son dönemlerde Suriye’de yaşanan iç çatışmaların etkisiyle artan mülteci akını, bölge ülkelerini aşarak başta AB olmak üzere uluslararası ölçekte bir meseleye dönüşmüştür. Bu alanda AB ile Türkiye diyaloğu ve işbirliğinin önemi giderek artmaktadır. AB ile sürdürdüğümüz ilişkiler bütünlüğü içinde bu alanda da yeni inisiyatifler geliştirilmesi önem arz etmektedir.
AB’YE KATILIM İÇİN ULUSAL EYLEM PLANI
– Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2014 yılını AB yılı ilan ederek bu süreçteki kararlılığı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu çerçevede, AB sürecine yeni bir ivme kazandırmak ve her alanda reform çalışmalarını hızlandırmak amacıyla hazırlanan ‘AB’ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı’nı titizlikle hayata geçireceğiz.
– AB sürecine ve bu süreçte yaşanan değişime, dönüşüme inanan Hükûmetimiz AB üyeliği konusunda kararlı ve istikrarlı politikasını sürdürecektir. Sürecin tüm zorluklarına rağmen, bizim için AB ile yürütülen müzakerelerin amacı tam üyeliktir. Hedefimiz, Cumhuriyetimizin 100. yıldönümünü AB üyeliği ile taçlandırmaktır.
ABD İLE İLİŞKİLER
– Geniş bir coğrafyada yakın işbirliği yaptığımız, bölgesel ve uluslararası sorunlara karşı dayanışma içinde bulunduğumuz, müttefikimiz ABD ile ilişkilerimizi ve işbirliğini karşılıklı saygı ve güven temelinde geliştirmeye devam edeceğiz.
RUSYA
– Önemli ortağımız ve bölgesel işbirliği bakımından önem taşıyan bir aktör olan Rusya ile ilişkilerimizin dinamiği, merkezinde bulunduğumuz geniş coğrafyayı yakından ilgilendirmektedir. Önümüzdeki dönemde, enerji ve ticaret başta olmak üzere, Rusya’yla ilişkilerimizi karşılıklı hassasiyetlere saygı içerisinde ve müşterek menfaatler doğrultusunda güçlendirmeye gayret göstereceğiz.
Başbakan Davutoğlu hükümet programını okuduğu sırada savaş uçağının düşürülmesi sonrası kriz yaşanan Rusya’ya ayrı bir yer ayırdı.
Davutoğlu, kamuoyuyla paylaşılan hükümet programı metninde yer alamayan şu ifadeleri TBMM kürsüsünde dile getirdi:
Rusya ile bağlarımız son derece güçlüdür. Herhangi bir ülkeyle gerilim yaşama arzumuz yoktur. Bu ülkenin her karış toprağının güvenliğini sağlama noktasında hiçbir tereddüt göstermedik, göstermeyeceğiz.
UKRAYNA
– Komşumuz ve stratejik ortağımız Ukrayna’da süregiden, bölgesel istikrarı ve uluslararası barış ve güvenliği menfi etkileyen krize, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve uluslararası hukuk temelinde diplomatik yöntemlerle çözüm bulunması yönünde yürütülen çabaları desteklemeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, Kırım’ın asli halkı olan soydaş Kırım Tatar Türkleri’nin güvenlik ve refahının temini, hak ve çıkarlarının genişletilerek güvenceye kavuşturulması yönünde gerekli girişimlerde bulunmayı sürdüreceğiz.
ERMENİSTAN’LA İLİŞKİLER
– Ülkemiz, Güney Kafkasya’daki anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü doğrultusunda, Yukarı Karabağ başta olmak üzere Azerbaycan topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerginliklerin sonlanması için çaba göstermeye devam edecektir.
– Önümüzdeki dönemde, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik adımlarımız da sürecektir. Ermenistan’ın karşılıklı yarar ve işbirliğinin önünü açacak kapsayıcı, âdil hafıza arayışı içerisinde tarihi araştıran bir anlayışa yönelmesini ve açılımlarımıza ileri görüşle mukabelede bulunmasını bekliyoruz. Barış, istikrar ve refah ortamının Kafkaslar’a teşmilinin ancak böylelikle mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
– Kafkasya’da oluşturduğumuz Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan, Türkiye-Azerbaycan-İran ve Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan üçlü mekanizmaları da meyvelerini vermeye başlamış; Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ticaret hacimlerimiz istikrarlı bir artış göstermiştir. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi ve geçtiğimiz dönemde kurulan Türk Konseyi’nin daha da güçlendirilmesi temel hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
AFRİKA
– Afrika bizim çok önem verdiğimiz önceliklerimizden birisidir. Önümüzdeki dönemde de Türkiye için dünyanın her yerinde mevcut ilave işbirliği imkânlarını tespit etmeyi hedefleyen bu yaklaşımımızı sürdüreceğiz. Geride bıraktığımız beş yıllık dönemde sayılarını 12’den 39’a yükselttiğimiz Afrika kıtasındaki büyükelçiliklerimizin sayısını daha da arttıracağız.
Türk firmalarının ve işadamlarının Afrika pazarında etkin hale gelebilmeleri ve pazar payını artırmaları için sarf ettiğimiz gayretler neticesinde 20 milyar dolar seviyesini aşan toplam ticaret hacmimizi daha da yukarılara taşımak için gayret göstereceğiz.
Başta Somali olmak üzere, kalkınma yardımları ve insani yardımlar aracılığıyla bu bölgeye uzattığımız yardım elini de güçlü tutmaya devam edeceğiz.
ASYA
– Son yıllarda gösterdiği dinamik performansa bağlı olarak dünyanın önemli siyasi ve ekonomik sıklet merkezleri arasına giren Asya-Pasifik bölgesiyle ilişkileri derinleştirmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. 2002 yılından bu yana bölgeyle ticaret hacmimiz 8,7 kat artmıştır. Geride bıraktığımız 5 yıllık dönem içerisinde bölgenin önemli ülkelerinden Çin’le stratejik işbirliği, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Endonezya, Malezya ve Singapur ile stratejik ortaklık düzeyine yükselttiğimiz işbirliğimizi daha da ileri bir noktaya taşımayı öngörüyoruz. ASEAN ile ilişkilerimizi hızla ilerletiyoruz. Bölgedeki diplomatik varlığımızı yeni misyonlar açarak artırmayı ve bu ülkelerle başta ticari ve ekonomik olmak üzere ilişkilerimizi her alanda geliştirmeyi hedefliyoruz.
– Dost ve kardeş Afgan halkı ihtiyaç duyduğu sürece, kalıcı barış ve istikrarın tesisi amacıyla bu ülkede yürütülen çabalara verdiğimiz desteği devam ettireceğiz.
– Halklarımız arasındaki kardeşlik ilişkileri temelinde, Pakistan’la ilişkilerimizi her alanda geliştirmeye, ayrıca bu ülkenin karşı karşıya bulunduğu sınamaları aşma yönündeki çabaları da desteklemeye kararlıyız.
– Hindistan’la ilişkilerimizi ortak menfaatlerimiz çerçevesinde her alanda geliştirmeyi öngörüyoruz.
– Bu çerçevede tüm bu coğrafyayı kapsayan tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan ülkeler ile siyasi, ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ilişkilerimizi geliştirmeye yönelik tüm girişimlerimizi sürdürecek, ‘Orta Koridor’ girişimimizin hayata geçirilmesine yönelik politikalarımızı yoğunlaştıracağız.
LATİN AMERİKA VE KARAYİPLER
– Yeni coğrafyalara erişim sağlama politikamız çerçevesinde, ticari ve diplomatik bağlarımızı güçlendirdiğimiz bir diğer bölge olan Latin Amerika ve Karayipler ile ticaret hacmimiz son on yılda 9 kat artarak, 8 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bu yaklaşımımızı muhafaza edecek, ilişkilerimizi karşılıklı saygı ve işbirliği temelinde geliştirmeyi sürdüreceğiz.
– Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetleri döneminde izlenen aktif dış politika sonucunda, Türkiye bugün, yerelden ulusala, ulusaldan bölgesele, bölgeselden küresele her kademede etkin planlama yapabilen, ön alan, uzun dönemli ve kapsayıcı perspektifler ortaya koyabilen, artan imkân ve kabiliyetlerini öne sürebilen bir aktördür. Önümüzdeki dönemde bu konumumuzu daha da güçlendireceğiz.