Amazonlar Türk Savaşçıları; ama savaşçı kadınların varlığı hala ispatlanmadı…
Bölüm 2
Andrew Zsolt Biro antropologdur ve asırlarca ört bas edilmiş Macar tarihini; Macarlarda hala yaşamakta olan doğu (Asya) kökenli bir geleneğin köklerini araştırmak için yaptığı keşif gezilerinin sonucunu kendisinden dinlemek faydalı olur
A.B:
-Faaliyetlerimiz gerçek Macar tarihini günümüze taşımak ve bu tarih öncesi araştırmalara ilmi bir yön vermek; aynı zamanda koptuğumuz Türk boylarını birleştirmek ve tabii ki, otak hedefimiz olan Turan hayalini gerçekleştirmek. Bunun için kurduğumuz Turan Vakıfı birçok geleneksel ve kültürel etkinlikler, konferanslar, sergiler ve kurslar düzenlemektedir.
Turan Kurultáyı millet ve dünya için vatanseverlik, milli dayanışma etrafında birleşmeyin bir örneğini oluşturmaktır. Bu festival Hun ve Türk kökenli milletlerin soylar toplantısıdır. Hayat Ağacı, yangın-hit eski Macar ya da doğu şaman ve tüm geleneklerimizin yer aldığı festivale her yıl binlerle izleyici katılıyor.
Amacımız Macarlar ve doğu akraba halkların Turan niyeti ile çıktıkları yolda özgüven ve tam birlik sağlamaktır. Biz düzenlediğimiz Kurultayla uzun bir yol kat ettik.
Ben:
-Tarih; yani kazılarınız, keşifleriniz ve adamı olduğunuz bilim-antropoloji ne söylüyor?
A.B:
- Yüzyıl ortalarından beri- farklı bilimsel bakış açıları arasında Macarların kökeniyle ilgili bir tartışma şiddetli bir şekilde devam etmektedir. Son yarım yüzyılda (özellikle rejim değişikliğine kadar), çoğu zaman var olan deliller dikkatlerin dışında bırakılıp Macarların ’ Fin-Ugor ’ kökenli olduğu düşüncesi gündeme getirilmiştir. Ve yakın tarihe kadar Macaristan Türk kökenli ülkelere kapatılmıştır. Sovyetler Birliği dağılana kadar.
Macarların kökenine ilişkin arkeolojik, dilbilimsel çalışmalar yanında etnografya ve antropoloji araştırmaları da bu konuda daha ayrıntılı ve daha karmaşık bir manzara ortaya çıkarmaktadır. Artık birçok araştırmacı (özellikle arkeologlar ve antropologlar), Macarların antropolojik niteliklerinin ayrıca kültürlerinin de daha çok İran ve İskit geleneklerini yaşatan Orta Asyalı ’Türk’ nüfuslarıyla benzerlik gösterdiğini kabul etmektedir. Macar tarihinin en önemli evrelerinden „Honfoglalás” yani „Yurt Tutma” anlamına gelen 10. Yüzyılda Macarların Karpat Havzası’na göç etmesidir. Atlı göçebe kültürleri içinde Macarlarınki en batıda Avrupa’nın kalbinde kurulmuş bin yıldır ayakta duran bir devlettir. Kabilelerin birleştirilmesi ve kan kardeşliği Macar millet geleneğinin temel taşlarından biridir.
Macar kavimler tarihi “yurt tutma” (Honfoglalas) ile değil (bu sadece Macarların Avrupa tarihidir), çok daha eskilere, uzak Doğu’ya dayanır. Macar kavim birliğinin başlangıcının Orta Asya’ya kadar götürüle bileceği düşünülmektedir. Macarların ilk etnogenetik hareketleri kısmen Altaylarda ve bugünkü Kazakistan ve Özbekistan’ın belli bölümlerinde geçmiştir. Bu sürece Tarım Havzası (bugünkü Sincan Uygur Bölgesi) ve Pamir Bölgesi’ndeki eski halklar da etki de bulunmuştur. Macar kavimleri Orta Asya’dan Batı’ya göç ettikleri ve Aral-Hazar bölgesinde uzun zaman geçirdikleri tahmin edilmektedir. Ardından Güney Ural bölgesinden Hazar ve Ural Dağları arasındaki geçitten Kafkasların kuzeyindeki bozkırlara göç etmişlerdir. Macar kavimleri Hazar Kağanlığı tarihinde büyük rol oynadılar, özellikle de bu kağanlığın ordularında büyük askeri güçleriyle yer aldılar. Bu nedenle Macarların etnogenetik hareketlerinin önemli bir bölümü Kuzey Kafkasya’da ( bugünkü Dağıstan, Çeçenistan, Kabardino-Balkarya ve Karaçay) geçmiştir. Macar kavimlerinin bir kısmı Kafkasya’nın güneyine gitmişler (bazı kaynaklarda Savard Macarları olarak anılırlar) ve bugünkü güney Azerbaycan’a (Kuzey İran bölgesi) yerleşmişlerdir. Bu nedenle Savard Macarlarının Azerbaycan halkının etnogenetiğinde yer almışlardır. Orta çağ Macar tarih yazarları Arpad hanedanlığının yani Turul hanedanlığının Atilla’dan, Hun İmparatorluğundan geldiğini yazmışlardır. Macar geleneklerinde de Macar efsanelerinde de tarihe hep böyle not tutulmuştur. Bilimsel araştırmalar temel alınarak da söylenebilir ki Macarların Yurt Tutma öncesinde de doğulu göçebe halklar olarak, Alpin Kuşağı bozkırlarının en batıdaki uzantısı olan Karpat Havza’sına doğudan dalgalar halinde gelmişlerdir. Bunlar başlangıçta “Kurgan kültürlü halklar”, daha sonra İskit-Sarmat halkları (M.Ö 1000 yıllarında ) buraya yerleşen göçebe halklardandır. Bunun ardından V. yüzyılın başından itibaren Karpat Havzası’na Hunlar gelmişler ve burayı Avrupa imparatorluklarının merkezi haline getirmişlerdir. Hun İmparatoru Atilla burada yaşamış, imparatorluğunu buradan yönetmiş ve ölünce de Macaristan topraklarına gömülmüştür. Efsaneye göre Hunların büyük hükümdarı Atilla rahatsız edilmeden nur içinde yatsın diye Tisa Nehri’nin altına gömülmüştür. Kısacası 2006 yılında genetik antropolog ve Macar antropolog ve akademik personellerden (bios genetikçiler) oluşan sekiz keşif gezisi düzenledik ve bu tarih bilimsel olarak kanıtlandı. Geçtiğimiz on yıl antropolojik araştırmalar tarafından oluşturulan veritabanları yeni ilginç sonuçların sayısını gösterir.
Ben:
- O zaman Amazonlar iddiasına da yaklaşımınızı bilmek isterim. Avrupa savaşçı kızlarından masallar uydururken DNH testi ile Amazonların Kazak kadınlarının Anne si olduğu ispatlanır. Mesela Davis Kimball.
A.B:
– Amazonlar yunan mitolojisinde daha çok yer almışlar. Banim bakış açımdan Macarlar ve Hun savaşçılar uzun saçlı oluyordu belki o yüzden o savaşçıları kadınlar sanıyorlardı.
Ben:
- Altın Gömlekli Savaşçı’damı? DNH testi ispatladı ki o kadındır.
A.B:
– Altın Gömlekli Savaşcı’nın kemikleri o kadar küçük ve eskidir ki maalesef o testi yapamadık. O yöndeki tartışmalar sadece ihtimaller üzerinde kurulmuş.
Ben:
– Antropolog olarak sizin hükmünüz tarihe bir yön vere belerdi…
A.B:
-Ne yazık ki onun bulunduğu kurganda kazı işleri zamanı kaya parçası içeri düşmüş ve savaşçının kafa tasının kemiklerini bin illerin tozuna karıştırmıştı. Altın Gömlekli Savaşçı’nın bulunması sayeden tarihi bir olaydır ama maalesef.
Ben:
-Olaya bakış acımız farklıdır belki. Siz erkek olarak savaşçı kadınlar kanıtını kabul etmiyorsunuz, ben kadın olarak günümüze kadar uzamış bu olgunu öne çekiyorum. Atın Gömleklinin kurganından bulunmuş çocuk kemikleri…
A.B:
-Hayır, bu sadece söylentidir, Hem de o altın gömleklinin bulunduğu kurgan tipleri aile mezarlarıdır ve orada çocukların da defin edilmesi normaldir.
Ben:
-Kızılderilileride mi görebiliceyiz çalışmalarınızda?
A.B:
- Benin düşünceme göre Kızılderililer Sibirya’dan şimdiki topraklara göç ettiler. Bu tarihi dönem yalnız kazı gezileri ve keşif işlemleri ile değil komple şekilde incelenmelidir.
Yazının hazırlanmasına yardımdan dolayı Erdinç Tunçbilek bey ve Xuraman Altay’a teşekkürler
Fotolar Xuraman Altay’ındır