Konuğumuz Uluslararası Hukuk uzmanı, siyaset bilimci, Doç. Dr.Hâluk Safevi’dir.
Hâluk Safevi: “Azerbaycan devletinin hazırda yürüttüğü sıfır sorun politikasının doğru olduğunu düşünüyorum”.
“Türkiye – Azerbaycan – İran siyasi üçgeni sadece Suriye sorununun çözümünden sonra gerçekleşe bilir”…
– Hâluk bey, ilk önce sizden bölgedeki durum ve ülkemizin bölgedeki mevcut jeopolitik çıkarları hakkında konuşmanızı rica edeceğiz…
-Azerbaycan`ın mevcut jeopolitik çıkarları artık tek düzen çevresinde şekillenmeye mahkumdur. Tarih boyunca da ülkemiz işte bu yaklaşım üzerinden kendi çıkarlarını gerçekleştirdi. Ülkemiz olaylara gerek komşularımız İran, Rusya, Türkiye, gerekse de Batı ülkeleri ve ABD ile ilişkiler sistemine zarar gelmeyecek biçimde yaklaşım sergilemeğe çalıştı. Ama şu anda bölgede ve genel olarak dünyada yaşanan gelişmeler ülkemizin bu ilişkilere karmaşık şekilde yeniden bakmaya mahkum olduğunu gösteriyor. Şu anda Azerbaycan’ın dünyaya sergilediği tutum Rusya ve Türkiye üzerinden belirlenmektedir. Azerbaycan öyle bir yol izlemelidir ki, hem büyük komşumuz Rusya, hem de kardeşimiz olan Türkiye’nin çıkarlarına uygun olsun. Fakat biz bunu da biliyoruz ki, Türkiye’nin hava sahasında Rusya savaş uçaklarının düşürülmesinden sonra bu yol artık mümkün değil. O zaman ortaya şöyle bir sorun çıkıyor: Azerbaycan mutlak bir biçimde kendi tarafını belli etmelidir. Siyasi tutumunu belli ettiğinde, Azerbaycan çok ağır bir durumda kalabilir. Bu yüzden bana öyle geliyor ki, şuan dengeli politikanın sürdürülmesi herhangi bir sızıntı olmasına rağmen, Azerbaycan için daha makul bir seçenektir.
-Siz nasıl düşünüyorsunuz, Azerbaycan bu yerleştiği jeopolitik konum itibariyle her iki devlet arasında arabuluculuk görevini üstlenebilir mi?
-Bana öyle geliyor ki, bu mümkün olabilirdi. Fakat artık Azerbaycan’ın uluslararası alanda tutumu Türkiyeyle Rusya arasında arabulucuk yapacak kadar güçlü değildir. Biz bunu itiraf etmeliyiz ki, şuan için bu böyledir. Çoğu kimse şimdi iddia ediyor ki, Azerbaycan Türkiyeyle Rusya arasında arabuluculuk misyonunu kendi üzerine alabilir. Ancak Azerbaycan’ın kendisinin bir Türk devleti olduğunu gözönünde bulunduracak olursak, o zaman bunun neden mümkün olmayacağını açık ve net olarak görebiliriz. Arabuluculuk görevini yaptığı zaman o, bir Türk devleti olarak Türkiye’nin yanında olmak, onun lehine karar vermek zorundadır ki, buna hem genetik açısından, hem de jeopolitik açıdan mahkumdur, bu da Rusya’nın hoşuna gitmeyecektir. Biz biliyoruz ki, Azerbaycan`ın dış ilişkilerinde de Rusya çok büyük önem taşımaktadır. Zira, bölgede Ermenistan’ın hava savunma ve zırhlı araçlar açısından güçlendirilmesi gibi olaylar hepsi Rusya’nın eliyle oldu. Türkiye’den savunmak amacıyla yapılsa bile, Azerbaycan’dan da korunmak amacı var bu güvenlik önlemlerinin alınmasında.
-Bazı uzmanlar sorunun bir sonraki durağının Dağlık Karabağ olduğunu iddia ediyorlar. Ne dersiniz, Dağlık Karabağ Gerçekten iki devlet, daha geniş çaptaysa iki kutup arasında bir sonraki çatışma ocağına dönüşebilir mi?
-Kanımca, Rusya politikacıları o kadar da cahil ve deneyimsiz değiller ki, büyük bir Türk devletiyle ilişkileri yerlebir olduktan sonra ikinci bir Türk devletiyle ilişkilerini gersinler. Zaten Azerbaycan ve Rusya arasında ilişkiler Ermenistan yüzünden gergindir. Bu ilişkiler her hangi bir biçimde gerilecek olursa, Rusya’nın kendisinin zararına olabilir. Rusya bu gerginliğin ardından açık bir ablukaya düşebilir. Şimdi siz de biliyorsunuz ki, Gürcistan Rusya ilişkileri oldukça gerilmiş durumda. Bugün Azerbaycan ve Türkiyeyle Gürcistan’ın stratejik ortak olarak hareket edip bir takım siyasi, ekonomik anlaşmalara varması bile şunu gösteriyor ki, artık Gürcistan ve Rusya ilişkileri asla iyileşmeyecek ve Azerbaycan artık Rusya’nın doğuya açılan tek kapısıdır. Bugün Rusyayla Azerbaycan ilişkilerinin kötüleşmesi durumunda Hazar bölgesinde bulunan bir devletle ilişkilerini kötüleşdirmek gerek politik, gerekse de ekonomik açıdan Rusya’nın çıkarlarına uygun değildir. Ekonomik açıdan uygun değildir, zira bugün Rusya tüm Avrupayla ilişkileri berbat durumundadır. O yüzden de bana pek inandırıcı gelmiyor ki, Rusya ülkemizle olan ilişkilerini gersin ve bu bölgede yeni çatışma oluştursun. -Peki, bu düzlemde sizce İran’ın yeri nerede? İran’da son seçimleri neoiliberallar kazandılar. Bu size bir şeyler diyor mu? -Tarihsel açıdan baktığımızda, İran devleti kurulduktan sonra bu devlette ilişkiler yalnız devletin korunması üzerinde kurulmuştur. Tüm güçler ancak ve ancak devletin korunmasına, bugünlere kadar getirilmesi için harcandı. Bunun için de kimi zaman dinsel, kimi zaman ulusal, hatta kimi zaman şiddet motifleri kullanıldı. Eğer dikkat ettiyseniz, Batı devletlerinin İran’a karşı uyguladığı ekonomik yaptırımlardan sonra İran devleti çok zayıfladı, ama asla çökmedi. Şimdi Batı devletleri ve ABD Rusya’yı ekonomik açıdan iyice çökertmek amacıyla İran’a karşı uygulanan yaptırımları kaldırdılar. Batı Rusyayla ilişkileri iyice gerdi, ama İran’la iyileştirdi ve bölgede yeni bir güç oluşturdu. Aynı zamanda bölgede ve dünyada petrolün fiyatının inmesini sağlayacağı bir güç buldu kendisi için. Bu aslına bakılırsa, Rusya’nın ekonomik açıdan çöktürülmesini amaçlıydı ve düşünüyorum ki, çok başarı da kazandı. Sonuçta geçenlerde Azerbaycan ve İran İslam Cumhuriyetlerinin Devlet Başkanlarının görüşmesinde sayın Cumhurbaşkanımız belirtti ki, biz bölgede ulusal ve dinsel açıdan bir birine yakın olan kardeş devletleriz. Bu hususlarda aslına bakılırsa, bu söylevlerin kendisinde garip bir mesaj vardı. Yani, Azerbaycan Batı’ya ve aynı zamanda tüm dünyaya mesaj veriyordu ki, bakınız, ben gerek Rusyayla ilişkilerimi belli düzeyde tuutyoruz, hem İran, hem de Türkiyeyle. Ben bölgede barışın tarafındayım. Bölgede yaşanan Türkiye Rusya çatışmasının benimle hiçbir ilgisi yoktur. Rusya Türkiye ilişkilerinde gerilim yaşandığında Azerbaycan kendi ekonomik çıkarlarına uygun olarak Türkiye tırlarının Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya geçmesine izin verdi. Benim ekonomik ve jeopolitik açıdan yapılması uygun olan tüm işleri yapacağım, ne uygun değilse onu da yapmayacağım. Azerbaycan öyle güçlü bir devlet değil ki, Türkiyeyle Rusya arasındaki ilişkileri düzenleyecek güce sahiptir. Eğer düzenleyemeyecekse, o zaman neden Azerbaycan gerek Rusya, gerek İran, gerekse de Türkiyeyle ilişkilerini yerlebir etsin ki? Türkiye 80 milyondan fazla nüfusu olan bir devlettir, Rusya da büyük imparatorluk. Bu iki büyük arazinin kavşağındayız biz: nufusumuz belli, yüzölçümümüz belli. Şunu da biliyoruz ki, Azerbaycan nüfusunun belli bir bölümü gerek ekonomik, hem de siyasal olarak Rusya’ya bağlıdır. Nüfusumuzun belli bir bölümü Rusya’da çalışarak ailesine ekmek parası kazanıyor. İranla bizim ciddi ekonomik ilişkilerimiz mevcuttur. Türkiye bizim kardeşimiz, siyasi müttefikimizdir. Azerbaycan devletinin hazırda yürüttüğü sıfır sorun politikasının doğru olduğunu düşünüyorum.
– Hâluk bey, yukarıda bahsettiğimiz durumlardan baktığımız zaman yakın gelecekte bölgede bir İran – Türkiye – Azerbaycan siyasi üçgeninin ortaya çıkması mümkün mü?
-Rusya – Azerbaycan – İran üçgenini soracak olursanız, bu üçgen zaten var. Genel olarak, dünyada tüm ilişkiler ekonomik çıkarlar zemininde çözülür. Eğer bir devletle başka bir devletin ekonomik çıkarlarıyla örtüşüyorsa, tüm ilişkiler ekonomik ilişkiler üzerinde oluşmakta ve daha sonra bu çıkarlar uluslararası hukuk düzlemine getirilmektedir. Uluslararası hukuk düzleminde devletlerarası anlaşmalar imzalanmıştır ki, bu da bu devletlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Türkiye – Azerbaycan – İran üçgeni ise sadece Suriye sorununun çözümünden sonra mümkün olabilir.
-Biz aynı zamanda Rusya’nın içinde yaşayan Türkçe konuşan halkları da unutmamalıyız bu bağlamda. En azından bana öyle geliyor…
-Evet, benim bu konuda yazdığım “2016 yılı devlet bütçesi Rusya’nın egemen durumunda kalmasına olanak tanıyacak mı?” başlıklı makalemde bu konuda söz etmiştim. Bugün Rusya’nın genelinde hayli sayıda etnik köken itibariyle Türk olan vatandaşlar yaşamaktadır. Bir durumu da asla unutmayalıyız ki, Türkiye Rusya ilişkileri biraz da gerginleşek olursa, bu Türk asıllı Rusya vatandaşlarının yaşadığı muhtariyetlerde en az gizli itirazları baş kaldıracaktır. Türkiye – Rusya ilişkileri gerildikçe bu ilişkiler daha da öne çıkacaktır. O da aslına bakılırsa, şimdi bir ölçüde hissedilmektedir. -Türkiye’nin burda gizli bir parmağı olabilir mi? -Zaten olmaması mümkün değil. Nitekim, Rusya Türkiye genelinde panic oluşturmak niyetindedirse, aynı biçimde Türkiye de Rusya’nın içinde mevcut olan etnikleri kullanarak Rusya’nın zayıflamasına çalışacaktır. Ama bu gizli olacaktır. -İsterseniz, biz yeniden Rusya genelinde yaşayan Türkler konusuna dönelim? – Rusya genelinde şu anda 140 milyona yakın insan yaşıyor, bu 140 milyon kişinin yaklaşık 40 milyondan fazlası Türk asıllı vatandaşlardır. Bu da belirli bir yüzde demektir ve bu insanlar Türkiye Rusya ilişkileri gerildikçe itiraz edecekler. Bu uyanma ve protestolar artık başlamış durumdadır. Ocak ayında Tataristan’da, daha sonra Başkurdistan`da, geçenlerde Buryatya`da yaşanan protestoların aslında hepsinin kökünde Türkiye Rusya ilişkileri yatmaktadır. -Rusya`nın şuanki durumunu kısaca nasıl değerlendirebiliriz? – Şuanki Rusya`nın durumu 1987-1992 yıllarının hemen hemen aynısıdır. Yani, Rusya aynı senaryoyla 2015-2018 yılları arasında bölünmeye doğru sürüklenmektedir.