Turkish
Türkiye Tüm Sahalarda Gelişmiş Ve Gelişime Açık Dev Bir Pazardır.
1942 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Son Saat gazetesinde gazetecilik kariyerine başladı. Daha sonra Dünya gazetesinde editör yardımcısı olarak görev yaptı. Fransızca yayınlanan La Gazete adlı gazetenin baş editörü oldu. Güneş, Hergün, Orta Doğu, Tercüman, Türkiye ve Dünya gazetelerinde görev yaptı. Uzun yıllar Yeni Düşünce gazetesini yayınladı.
1987 ve 1995 yılları arasında Milliyetçi Hareket Partisi’nde etkin siyaset yaptı. 1997 yılında kendi kararıyla siyasi faaliyetlerden çekildi.
Türkiye Boks Federasyonu’nda başkan yardımcısı oldu. 1990 ve 2000 yılları arasında Dünya Boks Birliği Bilimsel Komite üyeliği yaptı.
1997 yılında Marmara Vakfı Başkanı oldu.
Azerbaycan’da kurulan Atatürk Merkezi Akademik Kurulu üyesi oldu. ‘Sarı Yapraklar Mevsimi’ ve ‘Yaşayan Atatürk’ adlı kitapları Azerbaycan’da yayınlandı.
2006 yılında Türk-Azerbaycan ilişkileri yaptığı katkılardan dolayı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından Azerbaycan Hükümeti’nin en yüksek madalyası olan ‘Terakki Madalyası’ verildi.
2006 yılı Ağustos ayında Avrasya Ekonomi Zirveleri’ni Moğolistan taşımasından dolayı Moğolistan Cumhurbaşkanı Nambar Enkhbayar tarafından ‘Cengiz Han Madalyası’ ile ödüllendirildi.
Karakurum şehrinde düzenlenen “Dünya Moğol Meclisi” ne başkan yardımcısı olarak seçildi.
28 Mayıs 2008 tarihinde Karadağ Cumhuriyeti İstanbul Fahri Başkonsolosu oldu.
4 Mart 2009 tarihinde Romanya’nın başkenti Bükreş’te açılan Uluslararası Karadeniz ve Hazar Denizi Ortaklık ve İşbirliği Vakfı’nın Başkan Yardımcısıdır.
-Akkan bey, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kısa zaman içinde Türkiye’ye 2. seferini nasıl değerlendirirsiniz? Bu seferlerin verdiği mesaj ne; dünya haritasının yeniden çizildiği, dünyanın düzeninin değiştirildiği bir dönemde bir birine destek mi, kendi safını belli etmek mi?
– Sayın İlham Aliyev’in 2. gelişi T.C Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dönem başkanlığını devraldığı İİT 13. İslam Zirvesine davet idi. 30’un üzerinde ülke liderlerini davet ettiler: aynı zamanda sayın İlham Aliyev’i de. O da geldi. Önemli sefer ise Anakara patlamasından derhal sonra Türkiye’ye edilen sefer idi.
–Yani dünyaya ‘Bir millet iki devlet’ olduğumuzu bir daha ispatlamak bakımından mı?
-Yalnız o bakımdan değil; hem de Türk dünyasına gelin birlik olak mesajını verdi sayın Azerbaycan Cumhurbaşkanı. Zaten Türkiye Azerbaycan ilişkileri rahmetlik Haydar Aliyev’in iktidara gelişinden sonra en yüksek zirvesini buldu. Tabi biz zaten kardeşiz de, ama dünya güçlerinin hala inatlı siyaseti param parça edilmiş Türk dünyasının birleşmesine engel olur ki; şükür Türkiye ve Azerbaycan artık bu engelleri aştı. Dünyaya bir olacağını nümayiş ettirdi ve Türk dünyasına Birlik mesajı verdi. Bu çok önemli ve cesaretli bir jest idi.
-Birliğimizi gerçekleştirmek çabasının karşısında hep bir olay düşünüp hep engel olmaya çalışırlar. Konuşmamızın tadını kaçıracak da olsa direkt toplumun zihniyetine hesaplanmış bir kaç olayı hatırlata bilirim ama yalnız futbol maçında çöpe atılan Azerbaycan bayraklarını hatırlatmakla yetinim.
– Cevap olarak Bakıda baş tutan Avrupa Oyunları’nı hatırlatmak istiyorum. Sunucu katılımcı ülkelerin ismini seslendiriyor ve sporcular kendi ülkelerinin bayrakları ile gelip saf tutuyorlar. İspanya’dan sonra sunucu ara verdi ve uzun aradan sonra Türkiye diye seslendi. Türklerin gelişi hansı coşkuyla karşılandı stadyumda bunu anlatmakta sözler küçük kalıyor. Ve daha bir unutulmaz jest etti Azerbaycan. Azerbaycan sporcuları stadyumda Azerbaycan ve Türkiye bayrakları ile yürüdüler. 70 bin kişilik stadyum göz yaşları ve çığlıklardan gurluyordu. Bu birliktelik bir daha sarsılmaz ve hiç bir siyasi güç bu bağları koparamaz. İnşallah Türkiye Azerbaycan birliğinin Türk dünyasının birliğine dönüşeceği gün de uzak değil, kapımızın eşiğinde.
-Hocam, 19. Avrasya Zirve Toplantısı’na ev sahipliği yaptınız. Sizce sosyoekonomik dönüşümde Türkiye nasıl bir rol alacak?
-Konuşmamızın başında dünya düzeni diye bir kelime söylediniz. Sosyoekonomik güce sahip olmak tüm ülkelerin yerini belli edecek. Ve bu güç yarışmasında önde olmak Türkiye için şarttır. Aslında Türkiye fırsatlar ülkesidir. Küçük bir örnek: Dünyada hazır geyim alanında Cin ve Bangladeş 1. Ve 2. Yerleri paylaşır. 3. Yer Türkiye’nindir. Türkiye tüm sahalarda gelişmiş ve gelişime açık, insan kaynaklarına sahip dev bir pazardır. 19. Avrasya Ekonomi Zirvesinde Diyalogla İpekyolu: Ekonomi, Enerji ve İklim değişikliği gibi global problemler ele alındı. Değişim Önderleri Toplumsal Cinsiyet Eşitli ve terör problemleri araştırıldı. 41 ülkeden 4 aktüel Cumhurbaşkanı, 7 eski Cumhurbaşkanı, ekonomi ve enerji bakanları, 222 yabancı konuk konuşmacının katılımda bulunduğu 3 günlük toplantıda problemler etrafında konuştular, meselelerin halli yollarını aradılar ve düşünce alış verişinde bulundular. Bunları değerlendirmek ve fırsatları yakalamak çok önemli.
– Önceki yıl imzalanan Paris Anlaşması Türkiye’ye neler vaat ediyor?
-İklim değişikliğini önlemek için hazırlanan Paris Anlaşması, 21. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na katılan ülkeler tarafından kabul edildi ve onaylandı ki bu ülkelerden biri de Türkiye’dir.
Hukuken bağlayıcı olacak anlaşma metninde, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin 1,5 ila 2 derece arasında sınırlandırılması konusunda anlaşma sağlandı. Anlaşmada, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı olunması ve sera gazları emisyonunu azaltan çevreci ve sürdürülebilir ekonomilerin desteklenmesi gibi maddeler öne çıkıyor. Türkiye kömür tüketimini yeniden gözden geçirecek ve doğal enerji kaynaklarını alternatif olarak kullanacak. Buna mecburdur. Çünkü Paris Anlaşması’nın şartları doğanı global ısınma tehlikesinden korumaktır.
– Çevre örgütleri memnun değil ama.
– Türkiye, aktif çalışan 20 ve planlanan 80 kömürlü termik santral projesi ile dünyanın önde gelen kömür tehditlerinden biri. Bu değer biçilen bir ülke olarak ne edip ne yapıp uluslararası alanda sorumluluğunu yerine getirmek zorunda. Yenilenebilir enerjinin rekabetçi hale geldiği günümüzde, ilgili sektörlerin temiz enerjiye geçiş için gerekli planları ve yatırımları yapması elzemdir. Kömüre dayalı yeni yatırımlar konusu, kamu ve özel sektör için artık ciddi “yatırım riski” kapsamındadır. Orta vadede finansman bulma ve ilgili ürünleri pazarlama konusunda ciddi sorunlar yaşanabileceği bilinmelidir. Düşük karbonlu ve iklime dirençli bir kalkınma modeli Türkiye için artık bir zorunluluktur. Yeni kömürlü termik santral projeleri illa yakın tarihte bir kenara atılacak. Alternatif enerji kaynaklarına ulaşmak şart.
-Akkan bey, son olarak göçmen krizine değinmek istiyorum. Türkiye Avrupa’nın göçmenleri devir etmesini hiç de bir manalı karşılamıyor.
– Artık bir kaç yıldır Türkiye göçmen akınına uğrayıp. Ve bu sayı her gün daha artan bir akındır. Şimdiye kadar ülkemizin hiçbir bölgesinde ‘göçmenleri istemiyoruz’ sloganı ile gösteri, yürüyüş yapılmayıp. Memleketimin insanı kucak açıp göçmenlere. Ama Avrupa’nın devir edeceği göçmen sayısı artık ciddi problemlerin olacağından haber veriyor. 1990’lı yılları hatırlarsak Azerbaycan da 8 milyon olarak içine 1 milyon göçmen aldı. 26 yıl geçti ama hala o insanlar topluma adapte olamadılar. Kan ve din bağı, aynı millet ve akrabalık bağı da sorunu çözemedi. Neden? Çünkü yurt, yuva bırakıp gelmişler, gönüllü gelmemişler, göçe tabii tutulmuşlar. Şimdi Suriye’den göç edenlerle bir akrabalığımız yok, farklı kültür ve millet, artı eğitim konusu da var. Demek ki adapteni bırakın, köklü problemlerin yaşanacağı kaçınılmazdır. Ama Almanya neden göçmen almağa kalkıyor? İşçi kuvvesine ihtiyacı var ondan. Söyledim, Türkiye dev pazardır ve fırsatlar ülkesidir. Çok titizlikle çalışılmış devlet destekli projeler olursa göçmen krizi dedikleri akından faydalanmak da olur.
-Teşekkür ettik Akkan bey.
