Star Gazetesi yazarı Sevil Nuriyeva, İslam coğrafyalarının Batı tarafından nasıl dizayn edildiğini diktatörler ekseninde değerlendirdi, coğrafyamızda umudun bittiği anda ise Erdoğan gibi bir liderin ortaya çıktığını söyledi.
Star Gazetesi yazarı, Azerbaycanlı gazeteci Sevil Nuriyeva, büyük güçlerin Ortadoğu’daki oyun planlarını analiz ederken, Türk ve İslam coğrafyalarındaki moral-motivasyon durumuna da değindi, yaşanan kaosa, diktatörlere, tükenen umuda, tek ayakta kalan Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
“Erdoğan, bu coğrafyada umutların bittiği anda ortaya çıktı” diyen Nuriyeva, İslam coğrafyasında bir ayakta kalanın, dik duranın Türkiye olduğunu,bütün İslam aleminin ve Türk dünyasının Türkiye’ye sahip çıkması gerektiğini vurguladı.
Suriye’de yaşanan insanlık dramını, vekalet savaşlarını, bölgede aktör haline gelen ülkelerin taktik ve stratejilerini ve islam coğrafyasındaki halkların sosyolojik ve psikolojik durumlarını, Türkiye’yi ve Erdoğan’ı Star Gazetesi yazarı Sevil Nuriyeva ile konuştuk.
BİZİM BİR ‘KIZILELMA’MIZ VARDI VE ROMA’DA YEKÜN BULACAKTI
– ABD’nin planlarını 20 ila 100 yıllık yaptığını belirtmiştiniz. ABD 15 yıl kadar önce Irak’a girdi ve tahrik başladı. Irak’ta şii ağırlıklı bir yönetim anlayışı gelişti. Sünnilere belki de bilinçli olarak baskı uygulandı. Bir anlamda DAEŞ gibi güya “sünni”liği merkeze alıp Şiilere savaş açan bir örgüt doğuruldu. Buna taban da hazırlanmış oldu. Suudi Arabistan-İran gerginliği, Husiiler vs. ile geniş bir alana yayıldı bu tahrik. Yine Türkiye’de CHP’nin bir kaset operasyonuyla mezhepçi bir kimliğe sürüklenişini seyrettik. Gezi olaylarında hayatını kaybedenlerin tamamının Alevi olduğunu gördük. Tahrik Türkiye’ye kadar yayılmaya çalışıldı. Bir mezhep çatışması kurgulandığı ortada. Yani proje 15-20 yıllık bir proje gibi görünüyor. Bu proje Ortadoğu’da şu anki denklemlerin neresine düşüyor, nereye gidiyor?
Kitabın ortasından söyleyeceğim. Şu anda “medeniyetler çatışması”nın ortasındayız. Savaş İslam’la. Net söylüyorum size. Savaş İslam’la.
Bu coğrafyada dizayn, onu oraya koyma, onun şapkasını bunun başına koyma, onun toprağından bu tarafa, bunun toprağından o tarafa… Bir eviriyorlar, bir çeviriyorlar… Şimdi, İslam dünyasının, yani bizim medeniyetin ülküsü neydi? Bakın sizi ta tarihin derinliklerine götürüyorum. Bizim bir “kızılelma” ülkümüz var. Bu kızılelma ülküsü nerede yekünleşecekti? Roma’da!
Belki birilerine bu bilmem ne gelebilir. Ama ben bu ülküye, bu mefküreye inanmış birisi olarak konuşuyorum. Bizim hikayemiz Roma’da yekün bulacaktı. Medeniyetimizin de akıcılığının, serüveninin içerisinde bunu görüyoruz. Tapınakçılarla karşımıza çıktılar, İran’la, Pers devlet zihniyetiyle, şii kavramıyla önümüze çıktılar. Osmanlı sonrası ayaklanmalarla ortaya çıktılar. Araplarla çatıştırdılar.
DİKTATÖRLERİ BESLEYEN DE BATI
Gerçek şu ki bizi dizayn etme çabası bugüne has bir çaba değil. Ve dikkat ederseniz ne oluyorsa bu coğrafyada oluyor. Burada diktatör rejimleri de destekleyen ABD. Ne hikmetse bu diktatöryal rejimleri, bu otoriter liderleri desekleyen, kendi ülkesinde yolsuzluk yapıp Batı’da paralarını tutmalarına yardım eden de Batı! Bu liderlerin kendi halklarının oyunu dikkate almadan büyümelerini sağlayan da Batı.
DİKTARÖRLERİN PARALARI NEREDE? DİKKATLİ BAKIN…
Buradaki liderler kendi halkına değil de Batı’yla işbirliğine girmeyi kendilerinin kurtuluşu olarak görmeye başladı. Oysa ne oldu? Şah dönemi bittikten sonra o paralara ne oldu acaba? Şah’ın ailesine ait paralar nerede tutuldu? Kaddafi’nin elindeki Libya’ya ait paralar nerede tutuldu? Esad’ın paraları şu anda nerede? Arap coğrafyasındaki o varlıklı zenginlerin, sadece Batı’yla entegrasyon içerisinde olan otoriter kişilerin paraları nerede?
Ne güzel değil mi? Otoriter rejimlerin ayakta durmasını da kendisi isteyerek, bilerek yardım ediyor Batı. Neden? Çünkü halkını sömürerek, ülkenin zenginliklerini kendisine alarak nerede tutuyor bu paraları? Batı’nın bankalarında tutuyor. Batı’dan aldığı malikanelerle, topraklarla o paraları bir şekilde kıymette tutuyor.
BATI DİKTATÖRLERİ ÖNCE BÜYÜTÜYOR, SONRA YOK EDİYOR, BÖYLECE MÜSLÜMAN HALKLARI SÖMÜRMÜŞ OLUYOR
Batı bir süre buna izin veriyor, göz yumuyor. Onların büyümesini sağlıyor. Bunu yaparken de oradaki diğer aktörleri, muhalif güçleri ayakta tutuyor, onu korkutarak kullanıyor. İstediği projeleri ona yaptırıyor. Bu şekilde de, işte Esat gibi vampir bir profile dönüştürüyor bu gücü.
Daha sonra da ne diyor? “Sen artık anti demokratsın, sen gitmelisin” diyor. Nedeni ne? O paraların, zenginliklere el koyacak. O paralar da Batı’nın büyümesini, ekonomik gücünü artırmış olacak. Bakın, Avrupa’nın, Amerika’nın ekonomisinde hangi paralar dolaşıyor? İşte bu coğrafyalardan sömürülmüş paralar.
MÜSLÜMAN COĞRAFYAYI VE KIZILELMA HİKAYEMİZİ BÖYLE ZAPTEDİYORLAR
Dolayısıyla, en başından itibaren İslam aleminin kendine dönüşünün, kendine gelmesinin, halkın iktidar olmasının önünü kesen zihniyetin ismi de Batı. Az önce anlattığım bizim kızılelma hikayemizi böyle zaptediyor.
Böyle rezil bir durumda, kendi halkını linç eden, İslam medeniyetinin içini boşaltan, milliyetçiliğin içini boşaltan bir zihniyetle kim, ne zaman o ülkünün peşinde nerelere gidebilecek?
ERDOĞAN, BU COĞRAFYANIN UMUDUNUN BİTTİĞİ ANDA ORTAYA ÇIKTI
– Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da anacak olursak… Şu anda, bahsettiğiniz gibi İslam dünyasında ve Türk dünyasında öyle bir umutsuzluk var ki. Buna kim dur diyebilecek? Erdoğan çıkıyor “one minute” diyor, “dünya 5’ten büyüktür” diyor, başına gelenlere bakın. Bir tane adam sesini çıkarıyor, sisteme baş kaldırıyor, başına gelmeyen kalmıyor. Bu iş sadece bir adamla olabilecek bir iş mi? Mesela Türkiyecilik, Osmanlıcılık, Turancılık, ümmetçilik, adı her neyse… Bunların bir şekilde harekete geçirilmesi gerekmiyor mu?
Evet, Erdoğan bu coğrafyanın umudunun bittiği zamanda ortaya çıktı. Erdoğan’ı istedikleri gibi dizayn edemediler. Nedeni, Erdoğan halkın omuzlarında geldi, halkın temsilcisi. Erdoğan finans çevrelerinin, dünyanın finansını yöneten Rockefellerlerin, Rotschildlerin temsilcisi değil. Erdoğan kendi halkının ve ümmetin temsilcisi olduğu içindir bu saldırılar.
ERDOĞAN’I İSTEDİKLERİ GİBİ YÖNLENDİREMEYİNCE SALDIRIYA GEÇTİLER
Rusya’nın devreye sokulmasında da zannediyor musunuz Erdoğan faktörü yok. Çünkü baktılar ki onu istedikleri gibi yönlendiremediler. Alışılmış bir şey vardı hep. “Nasıl olsa dize getiririz”.
İşte Gezi’yi patlattılar, 17-25 saçmalığını, şerefsizliğini, ihanetini FETÖ ortaya attı. Yalan, şer zincirini oluşturdular. MİT TIR’ları, 7 Şubat Hakan Fidan olayı… Bütün bunlara baktığınızda görüyorsunuz ki hep ısrarla Erdoğan’ı dize getirmeye çalışıyorlar. Bütün bunların hepsinin ismi Erdoğan’ı dize getirme operasyonu.
“ERDOĞAN LİDERLİĞİNDEKİ TÜRKİYE BAŞIMIZA BELA OLACAK” DEDİLER
Nedeni şu. Erdoğan Ortadoğu’daki, Ortaasya’daki, Rusya’daki liderlerden değil. Halkının omuzunda, demokratik seçimle gelmiş, zeki, cesur bir lider. Teşkilatını, stratejisini kurmayı başaran bir lider. Bakıyorlar, bir türlü kendi oyunlarında Erdoğan’ı kullanamıyorlar. Hep yeni aktörlerle, yeni dizaynlarla ortaya çıkıyorlar.
Erdoğan geldi ne dedi? “Kürt meselesi kardeşlik projesiyle bitireceğiz”. Adamların işine yaramadı bu. Çünkü eğer bu sorun ortadan kaldırılırsa, kendi içinde sorunu olmayan, hem de Erdoğan gibi kendinden emin bir liderin döneminde bu Türkiye başımıza bela olacak diye düşünmeye başladılar.
ORTADOĞU’DA, ORTAASYA’DA ERDOĞAN’A KARŞI MUAZZAM BİR SEVGİ VAR! BUNU NİFAKA VE FİTNEYE DÖNÜŞTÜRMEK İSTEDİLER
Bir baktılar, Ortadoğu’da, Ortaasya’da halkların nezdinde muazzam bir sevgiyle anılan bir lidere dönüştü Erdoğan. Dediler ki “hayır efendim. Bu nifaka, fitne-fesada dönüşmelidir” dediler.
Kalkıp Erdoğan Mısır’da adaylığını koymuş olsaydı, Filistin’de, Azerbaycan’da adaylığını koysaydı, Rusya’da Tatarların içinde adaylığını koysaydı kazanırdı.
– Yunanistan için bile söylendi bu.
Evet. Planlarına uygun değildi Erdoğan. Hesapta bu yoktu. Bunu hesaplamamışlardı. Erdoğan’ı İran’la belli bir miktarda durdurmak, Rusya’yla Suriye istikametinde durdurmak, PKK’yla durdurmak için içeride HDP’yi de bu oyunun içinde temsilci olarak harekete geçirerek, FETÖ’yü içeriden kurgulayarak bu büyümenin, bu hareketin, halklar nezdinde oluşan bu itibarın önünü kesmek için bu operasyonları başlattılar. Bunun özeti bu.
– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle “umut” mefhumunu vurguladığını görüyoruz çoğu kez. Konuşmalarında “ne yapsanız boş, göklerden gelen bir karar vardır” dizelerine çok sık rastlıyoruz.
Tabi ki, bu önemli bir şey. Bakın, her şeyini yitirmiş, bütün umudunu yitirmiş, varlıkları, zenginlikleri belli yönetimlerce mahvedilmiş halkların nezdinde Erdoğan gibi birisinin çıkması çok önemli. Ki, Erdoğan’a kadar da Amerika vardı, Amerika’nın politikaları vardı. İşte bu yüzden Erdoğan profili bu kadar sevilmeye ve takdir edilmeye başlandı.
ERDOĞAN GİBİ BİR LİDER YÜZ SENEDE BİR DÜNYAYA GELİR! NE YAPIP EDİP TÜRKİYE’Yİ KORUMALIYIZ
Ve bütün bu operasyonlar böyle bir adamın önünü kesmeye, böyle bir Türkiye’nin oluşunun önünü kesmeye hizmet ediyor.
Bakın bizi öyle bir noktaya getirme gayreti içindeler ki… Bizi Suriyelileştirmeye çalışıyorlar. Kantonları ortaya çıkardılar. Orada bizi zaptettiler. Dünya “Ukrayna nasıl şekillenecek”i konuşurken, biz “Suriye’de Esat sonrası şunlar şunlar olacak” kurgusunu yaparken bir anda nerede kendimizi bulduk? Kendi sınırlarını garanti almaya çabalarken bulduk kendimizi.
Gerçi Türkiye öyle ciddi bir devlet ki, bu olaylarla sarsılmayacağını da gösterdi. Türkiye ciddi bir devlet, güçlü bir devlet, kimse umutsuzluğa kapılmasın.
Erdoğan gibi bir lider yüz senede bir dünyaya gelir. Ayakta duran bir kale var. O da Türkiye. Ne yapıp edip Türkiye’yi korumalıyız. Hem müslüman coğrafya, hem de Türkiye’ye dost olan ülkeler Türkiye’yi korumalı.
– Peki Arap coğrafyasının ve Ortaasya’nın Türkiye’ye bakışı nasıl? Yönetimleri bir kenara koyarak, halklar nezdinde soruyorum.
Hepsini bir kefeye koyamayız. Farklı nedenlerle analiz ediliyor. Mesela Ortaasya’da veya Türk dünyasında farklı gerekçelerle, yorumlarla sevgi var. Arap coğrafyasındaki gerekçeler farklı vs.
Ama bir konuda ortak nokta var. Türkiye’nin insancıl politikaları, Türkiye’nin mağdur insanların yanında yer alması, hep yardıma koşan pozisyonu dikkat çekiyor.
– Bu çok rahat görülebiliyor yani…
Tab ki, kesinikle. Dünyada örneği olmayan bir devlet olarak, halkların nezdinde en yüksek seviyede sevgiyle, saygıyla, beklentiyle yad edilmektedir.
Ömer Çamoğlu-Star