‘Ülke menfaatlerini gözeten ılımlı çizginin temsilcisiydi’

0
1435

Koç ailesinin 3 kuşağını yakından tanıyan gazeteci Mehmet Barlas: “Mustafa Koç ülke menfaatini herşeyin üzerinde tutan ılımlı çizginin temsilcisidir. Koç geleneklerini başarı ile sürdürdü ve holdingi büyüttü. Vehbi Koç babamdan miras arkadaşımdır. Rahmi Koç’un nişanını bilirim. Mustafa’yı çocukluğundan tanırım. Yazık oldu, bu kadar genç ölünür mü?”

Türkiye, son yıllarda yetiştirdiği en büyük işadamını ebediyete uğurladı. Son yıllarda birçok işadamını kaybettik ama hiçbiri Mustafa Koç’un vefatı kadar sarsıcı olmadı. Bunda hiç şüphesiz Mustafa Koç’un genç denilebilecek yaşta vefat etmesinin yanısıra ılımlı çizgisi, insanlarla kurduğu olumlu iletişim ve çalışanlarına verdiği değerin büyük katkısı oldu.

Mustafa Koç’un vefatıyla birlikte Türkiye ekonomisine yön veren Koç ailesi yeniden Türkiye gündemine geldi. Koç ailesinin 3 kuşağını da yakından tanıyan gazeteci Mehmet Barlas’a merak edilen tüm soruları sorduk. “Vehbi Koç bana babamdan miras kalan bir dosttur” diyen Mehmet Barlas ile Koç ailesini ve Mustafa Koç’un vefatını konuştuk.

VEHBİ KOÇ BABAMDAN MİRASTI

-Mehmet Bey Vehbi Koç’u tanıma imkanınız oldu mu?

Bazı babalar miras olarak arkadaşlarını da bırakır. Benim babam bana miras olarak Vehbi Koç’u da bırakmıştı. Vehbi Koç arkadaşımdı, üstelik çok vefalı bir arkadaşımdı. 1986’da Davos’ta bacağım kırıldı. İstanbul’un müthiş bir kışıydı, yürüyemiyordum. Gece saat 12’de kapı çaldı ve Vehbi Bey geldi. Yanında yardımcısı koluna girerek getirmişti. Vehbi Bey böyle bir dosttu.

-Birlikte çalıştınız mı?

Birlikte çalışmadım ama her zaman teklif aldım kendisinden. 1974’te TRT’de Haber Dairesi Başkanı’ydım. Hükümet değişince istifa ettim. Evime geldim evde Vehbi Koç bekliyordu. “TRT’yi bırakmışsın Koç Holding’te istediğin görev sana hazır” dedi. Tabi bir gazeteci olduğum için bunu kabul etmem mümkün değildi.

-Koç’un başarısının sırrı nedir?

Vehbi Bey’in devamlılık kavramı çok önemliydi. Çok iyi hatırlıyorum. 1974’te iş hayatının 50. yılını kutlamıştı. Babasının aktar dükkanında başlamış iş yaşamına. Ben de Günaydın’daydım o sırada. Vehbi Bey’in 50. iş yaşamını yazmıştık. Daha sonra kitap oldu. Yaptığı ilk önemli ticaret stratejik bir madde satışı. Kurtuluş Savaşı sırasında at nalı alıyor. Anadolu’dan topladığı at nallarını süvarilere satıyor.

KOÇ’UN İLK İHALESİ NUMUNE HASTANESİ

-Koç ailesinin büyümesi ile ilgili birçok spekülatif olaylar anlatılır. Nasıl bu kadar büyüdü?

Bunların hepsi şehir efsanesi. Vehbi Koç’un Devletçilikten sonra ilk büyük ihalesi Ankara Numune Hastanesi. Bu hastaneyi yapıp teslim ediyor ve devlet ile iş yapmaya başlıyor. Orta ve dar gelirli sınıfın evine Koç’un fabrikalarında hazırlanan buzdolapları giriyor. Sütlüce’de bir beyaz eşya fabrikası kuruluyor. Başarısının bir sırrı da şu; 10 sene önce yaptığı iş görüşmesinin notlarını sakladığına bizzat ben şahit oldum. Sekreterinin aldığı notlara bakarak görüşmelerini yapardı. Amerikalılardan ve Almanlardan aldığı bir disiplindi bu. Devamlılık kavramı derken bunu kastediyorum. Çocuklarına ve torunlarına bu mirası bıraktı.

-Vehbi Koç’un vefat ettiği günü hatırlıyorsunuzdur mutlaka…

25 Şubat 1996’da vefat etti ve hepimiz şok olduk. Nakkaştepe binasında büyük bir şok yaşanıyordu. Kendisinden sonra Koç Holding’e ne olacağı bilinmiyordu. Ancak kendisi her şeyi planlamıştı. Son yıllarına kadar hiç işini yarım bırakmadı. Koç’a bağlı şirketlerin kendi başına marka olması için yurtdışından uzman getirtti. Bu uzmanlar birçok insanla görüştü. Vefat ettiğinde kurumsallaşma adına çok önemli adımlar atılmıştı. Rahmi Koç görevi çok rahat devraldı.

DİNDAR, MÜTEDEYYİN BİR İNSANDI

-Vehbi Koç’un çok da bilinmeyen ya da konuşulmayan dindar bir yönü de var değil mi?

Vehbi Koç çok dindar, mütedeyyin bir insandı. Bir gün Koç Holding binasından çıkarken gördüm. O zaman bina Tophane’deydi. Yeniköy’e beraber gitmeyi teklif ettim kabul etti. Yol boyunca hiç konuşmadı. Sonradan öğrendim Perşembe günleri gereksiz konuşmazmış. Perşembeyi Cuma’ya bağlayan gün ve gecesi hep dua ile geçirirmiş. Hatta sabah namazlarını da Fatih Camii’nde kıldığı bilinir.

-Rahmi Koç döneminde büyüme devam etti mi?

Yapısal değişiklikler oldu. Rahmi Koç döneminde damatlar geri plana düştü. Bazı talihsizlikler de oldu. Semahat Arsel Vehbi Koç’un büyük kızı olduğu için dayandığı insan oydu. Haftalık yemekli toplantılarımız olurdu. Her hafta bir kişi öderdi. Bir hafta hesabı Vehbi Bey ödeyeceği için biraz abartmıştık. Hesabı görünce çok kızdı. “Benim bu kadar param yok, gidin kızımdan alın” dedi. Semahat’e o kadar sever ve güvenirdi. Semahat hanım bugün rahatsız ama Allah uzun ömür versin hala hayatta.

BU KADAR GENÇ ÖLÜNÜR MÜ?

-Koç ailesinin 3 kuşağını yani Mustafa Koç’u yakından tanıdınız mı?

Rahmi Koç’un nişanlandığı günü hatırlarım. Yeniköy’de birlikte yüzerdik. Musafa, Ali ve Ömer’in çocukluklarından bilirim. Oğlu Ali benim oğlum Cemil ile arkadaş oldu. Üçüncü kuşağa dayanan bir dostluğumuz vardı. . Vehbi Koç torunlarına çok önem verirdi. Torunlarını yanına çağırır ve onlara gazete okutur, görüşmelerinde yanında bulunmasını isterdi. Onları bir iş hayatına hazırlardı.

-Mustafa beyin vefat haberini nasıl öğrendiniz?

O sabah ben Ankara’daydım. Ölüm haberini öğrendiğimde şok oldum. İlk aklıma gelen cümle “Yazık oldu. Bir insan bu kadar genç olür mü” oldu. Ama doktorlar da söylüyor. Bu yaşlardaki kalp krizlerinden ölüm oranı çok fazlaymış. İnanamadık ama maalesef Mustafa Koç’u kaybettik. Çok üzgünüm.

-Mustafa Koç hangi yönü ile ön plana çıkardı?

Mustafa çok sıcak ve ılımlı bir insandı. İlişkilerine ve söylemlerine bunu yansıtırdı. Ülkenin menfaatlerini gözeten ılımlı çizginin temsilcisiydi. En son görüşmemizde “uzun süredir görüşemiyoruz, kebap yemeğe çağırmıyorsun” dedi.

KOÇ GELENEKLERİNİ BAŞARI İLE SÜRDÜRDÜ

-Mustafa Koç döneminde holding daha da büyüdü. Bunun sırrı Mustafa Bey’in ılımlı çizgisi olabilir mi?

Evet mutlaka sıcak ılımlı çizgisi ile kendisini sevdirdi. Zaten vefatından sonra gösterilen teveccüh de bunu gösteriyor. Bu da başarıyı getirdi. Bunun yanında Koç Holding’in geleneklerini başarı ile sürdürdü. Bu da Holding’in büyümesine neden oldu. Sadece kendi çalışanları ile değil dış çevreyle ilişkisini çok sıcak tuttu. Kültür, sanat ve spor aktivitelerine katıldı. Bizzat kendisi içinde bulundu. Dedesinin bıraktığı mirası daha ileri taşıdı. Aile bunu destek oldu. Özellikle Rahmi Koç’un büyük desteğini gördü.

-Erdoğan ile Koç ailesinin arasının Gezi olaylarından sonra iyi olmadığını biliyoruz. Ancak Mustafa Koç son görüşmeyi Erdoğan ile yaptığını öğrendik. Bunun için ne söyleyeceksiniz?

Dediğim gibi ülkenin menfaatleri bütün tartışmaların üzerindedir. Mustafa Koç’un bu tavrının aslında bütün iş dünyasına örnek olması gerekir. Erdoğan’ın devlet sorumluluğu çok büyük. İdeoolik tartışmalarla ülke menfaatini birbirinden ayırır. Eleştirisini yapar ama yatırımcıyı korur. Siyasi kavgası ile devletin çıkarını birbirinden ayırıyor. Bence doğru olan da budur. Merhum Mustafa Koç da ılımlı biriydi. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinden de Mustafa Koç’un Erdoğan ile diyaloğa önem verdiğini ve iletişimi koparmadığını anlıyoruz.

ÖLÜM BÜTÜN KIRGINLIKLARI SİLER

-Koç ailesi ile anlaşamayan gazetelerde bile Mustafa Koç hakkında çok ılımlı yazılar görüyoruz. Bunun sebebi nedir?

Elbette Mustafa Koç’un ılımlı çizgisinin bunda bir rolü olmuştur. Bir de şairin dediği gibi ölümden öteye köy yok. Ölümler bütün kırgınlıkları unutturur. Mustafa Koç’u çok genç kaybettik. Herkesin ilk tepkisi “bu kadar genç ölünür mü” oldu. O kadar imkan var. Özel doktorlar, hastaneler ve sayısız imkan. Ama hiçbirisi bu genç ölümün önüne geçemedi. Medyatik ölümler tabi daha da sarsıcı oluyor. Bin tane ölüm bir istatistiktir ama toplumun önünde olan insanların vefatı size ölüm gerçeğini hatırlatır.

-Mustafa Koç ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında kesintiye uğramayan sıcak diyalog, her açıklamasında Erdoğan’ı ve iktidarı hedef alan İstanbul sermayesini akıllara getirdi. TÜSİAD çevresi için ne söyleyeceksiniz?

Bakın Türkiye’yi Özal çok değiştirdi.İstanbul’da yerleşik bir sermaye kavramı vardı. Organize Sanayi Bölgeleri ile yeni sermayeler ortaya çıktı. Anadolu girişimcisi kendisini göstermeye başladı. Recep Tayyip Erdoğan döneminde bu değişim büyük bir hızla devam etti. İstanbul sermayesi hegomonyasının da bir anlamı kalmadı. Beyaz Türkler denilen sınıf da artık etkisizdir. Devletin yarattığı sermayenin artık etkisi kalmamıştır. İstanbul sermayesinin artık bunu görmesi gerekir.

İYİ Kİ PETROLÜMÜZ YOK…

-Dünya siyasi, ekonomik bir darboğazdan geçiyor. Savaşlar bütün coğrafyamızı etkiliyor. Türkiye buradan güçlenerek çıkabilecek mi?

Şuna dikkat çekmek lazım. Türkiye bir saldırı altında. Garip bir birlikteliklerin saldırısı ile karşı karşıyayız. PKK ile Gülen örgütü eş zamanlı saldırıya geçerek Türkiye’yi hedef alıyor. Bu saldırılarla mücadele eden Türkiye diğer taraftan kendi yapılanmasını tamamlamaya çalışıyor. Önümüzdeki dönem biraz sancılı olacak ama Türkiye’nin bu saldırılardan güçlenerek çıkacağını düşünüyorum. Anayasa tartışmaları çok önemli. Başkanlık sistemine geçiş çok önemli. Ama bunlar gerçekleştirilirken PKK ve Gülen örgütünün tehdit olmaktan çıkartılması gerekir.
Geçtiğimiz günlerde bir yazımda bahsettim. İyi ki bizim petrolümüz yok. Herşeyimiz petrole bağlı olsaydı perişan olurduk. Demokrasinin olmadığı ülkelerde doğal kaynaklar huzur vermiyor. Gelen paralar ya silah tüccarlarına akıyor. İyi ki bizim ekonomimiz petrole bağlı değil.

Seçim bekliyor musunuz?

Başkanlık tartışmaları ile birlikte seçim de gündeme geldi. Her şey olabilir. Seçim de bu ihtimallerden biri…

http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/01/25/ulke-menfaatlerini-gozeten-ilimli-cizginin-temsilcisiydi

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.