Yanlışları ve oyunları bozan hamleReferandumla Cumhurbaşkanı meclis tarafından değil, halkın bizatihi kendisi tarafından seçilmesi kararı yeni bir dönemi başlatmış oldu.
Bu düzenlemeyle Cumhurbaşkanı adaylarına seçim kampanyası yaparak halkla bir araya gelme, miting yapma ve açıklamalarda bulunma hakları verilmiş.
Seçmen de onun bu vaatlerine inanarak %52’lik büyük bir destekle cumhurun başına getirdi.
Bu durum ‘eski Türkiye’ taraftarlarını rahatsız etti ve Sn. Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ortaya çıkan her sorunun sorumlusu olarak görüldü.
Bu gerçeklerden hareketle sorunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasaya uymadığı ve tek adam olma ısrarından kaynaklandığı iddiaları doğru değildir.
Çünkü sorunların temel kaynağı anayasadır ve mevcut sistemin kendisidir.
SORUNLAR KRİZE DÖNÜŞMEDEN ATLATILDI
Hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan’ın seçimle işbaşına gelmesi ister istemez beraberinde bazı sorunları getirmiştir.
Siyasetin doğası gereği farklı düşünce ve uygulamalar devletin zirvesinde çift başlılığa sebep oldu.
Başından beri Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile Başbakan Sayın Davutoğlu arasında temel konularda olmasa da bazı kararların alınması ve uygulamasında görüş ayrılığı oluyordu.
Her iki tarafta, ülkenin menfaatlerini ön planda tutan dava adamları olduğu için karşılıklı hoşgörü ve anlayışla sorunları krize dönüştürmeden ülkeyi bugünlere taşıdılar.
Ancak son zamanlarda ‘Siyasi sistem’in tıkanması, dış aktörlerin devreye girmesi ve iki başlılığın birçok konuda sıkıntı doğurması yeni bir değişimi zaruri hale getirdi.
Başbakan Sayın Davutoğlu’nun, Bakanlar Kurulu ve Parti MYK’sı dışında kendisine yakın gördüğü kişilerle bazı kararları almış olması partinin temel prensiplerine aykırı bulundu.
Bu özel durum parti içinde ve hükümet çevrelerinde rahatsızlığa sebep oldu.
Başkanlık sistemi, FETÖ ve Terörle mücadele Ayrıca Çözüm süreciyle AB ile ilişkiler gibi önemli konularda bile politik tutum farklılıkları kendini gösterdi.
Ve yine; Parti’nin hayatiyetini ilgilendiren il ve ilçe başkanları ile delegelerin belirlenmesinde Sayın Davutoğlu’na yakın bazı kişilerin çalışmaları İl ve İlçe Başkanlarını tayin hakkı Genel Başkandan alınarak MYK’ya verilmesine sebep oldu.
Hem hükümet hem de parti kararları sadece Başbakan ve ona yakın olan bazı kişilerle alınamayacağı görüşü benimsendi ve bu rahatsızlık Sayın Davutoğlu’na bildirildi.
Uluslararası aktörlerin ‘Erdoğan karşıtlığı’ bir politik tavır olarak Sayın Başbakan’a destek mahiyetindeki müdahaleleri bardağı taşıran son damla oldu.
Cumhurbaşkanı randevuları tartışma konusu olurken Başbakan Davutoğlu’nun ABD’den üst düzey davetler almış olmasının sebepleri sorgulanırken Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un; “Biz göçmen anlaşmasını, Başbakan Davutoğlu ile yaptık, Erdoğan ile değil. Davutoğlu oldukça ciddi bir ortak. Muhatabımız Davutoğlu’dur, Erdoğan değil” şeklindeki Erdoğan karşıtlığı ve Sayın Davutoğlu’nu kabullenme girişimi AK Parti camiasında sabrın taşmasına ve değişimin hızlandırılmasına neden oldu.
İşte bu noktada, Sayın Ahmet Davutoğlu, oynanmak istenen büyük oyunun farkına vardı ve kriptoların, köstebeklerin operasyonlarına engel olabilecek o hamleyi yaptı.
Böylece Sayın Başbakan Davutoğlu, hem liderini hem de partisini karşısına alma yanlışına düşmediği gibi iç ve dış güçlerin kendisi üzerinden Cumhurbaşkanını itibarsızlaştırma girişimlerine fırsat vermedi.ŞER GÜÇLER DEVREDE
Seçmen böyle değişimler olabilir diyor.
AK Parti teşkilatları ayaklanmadı.
Ve Başbakan Sayın Davutoğlu’nun bir şikayeti ve isyanı söz konusu değil.
Ama bu ortamda “AK Parti’de bir iç hesaplaşma başlatabilir miyiz” hile ve kurnazlığıyla iç ve dış aktörler bir anda harekede geçti.
Dış güçlerin desteğindeki; CHP, HDP ve FETÖ (Paralelciler) ile onların sözcüsü bir kesim medya Cumhurbaşkanına yönelik çeşitli suçlamalarda ve hakaretlerde bulunurken, Davutoğlu mağdur gösteriliyor.
Bu önemli kararla sorun krize dönüşmeden atlatılmış oldu.
Bu çevrelerin, bir anda Sayın Davutoğlu’ndan sitayişle bahsetmesi ve onu sahiplenmesi dikkat çekmektedir.
Onlar, kısa zamanda kırmadan, dökmeden, ortak bir akılla görev değişiminin gerçekleşiyor olmasını hazmedemiyorlar.MHP İLE BÜYÜK KOALİSYON KURULABİLİR
“Bundan sonra ne olmalı?” sorusuna gelince(!)
Geçici tedbirler devam ederken iki başlılığa sebep olan anayasa ve sistem mutlaka değiştirilmelidir…
Aksi halde bu sorunlar daha da büyür ve içinden çıkılmaz bir hal alır.
Bu konuda MHP ile bir Milli Mutabakat için uzlaşma sağlanabilir.
Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi konusunda MHP ile AK Parti büyük koalisyonunun gerçekleşmesi ihtimal dahilindedir.http://www.ajansnigde.com