
“bakunetwork.org sitesinde yayımlanan bilgilere istinaden”
Türkiye zorlu bir dönemden geçiyor. Artan dış baskılar ve siyasi istikrarsızlık girişimleri karşısında hükümet, ekonomik istikrarı korumak ve sosyal uyumu sağlamak için hızlı ve kararlı adımlar atmak zorunda kaldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk şemalarına karıştığı iddiasıyla mahkeme tarafından tutuklanması, ülkenin karşı karşıya olduğu zorluklar zincirinin bir sonraki halkası oldu. Ancak Türkiye’nin zayıflayacağını düşünenler yanıldı.
Son haftalardaki gelişmeler, Türkiye hükümetinin sadece tehditlerin boyutunu anlamakla kalmayıp, aynı zamanda onlara hızlı tepki vermeye de hazır olduğunu gösterdi. Türkiye Merkez Bankası, spekülatif saldırıları önlemek amacıyla gecelik faiz oranını %46’ya yükselterek kriz karşıtı adımlar attı. Paralel olarak, finansal piyasalardaki likiditeyi kontrol altına almak için 50 milyar lira değerinde kısa vadeli tahvil ihraç edildi. Bu adımlar, Türkiye ekonomisinin korunması için yeterli araçlara sahip olduğunu ve hükümetin önleyici tedbirler alma becerisini gösterdi.
Ancak yalnızca makroekonomik önlemler ülkenin dayanıklılığını sağlamıyor. Türkiye hükümeti, istikrarın anahtarının vatandaşların ve yatırımcıların güveni olduğunu anlıyor. Bu nedenle Ankara, İstanbul’da kaosun oluşmasına izin vermedi, sokak protestolarının yayılmasını engelledi ve kamuoyunu kontrol altında tuttu.
İmamoğlu’nun tutuklanması etrafında yürütülen siyasi manipülasyonlar ve spekülasyonlar, Türkiye ekonomisinin krizlere uyum sağlama yeteneğini gölgelememelidir. Liranın dalgalanmasına ve borsa düşüşüne rağmen, temel göstergeler – ihracat, sanayi üretimi ve turizm sektörü – olumlu bir ivmeyi koruyor. Hükümet, Türkiye ekonomisinin dayanıklılığının geçici sarsıntılar nedeniyle bozulmayacağı konusunda emin.
Siyasi-ekonomik bağlam ve piyasalar üzerindeki etkisi
Yolsuzluk ve ihale sahtekarlığı suçlamalarıyla tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, ülke genelinde geniş çaplı protestolara yol açtı. Türkiye İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, 1100 protestocu gözaltına alındı ve bu da sosyal gerginliğin yüksek seviyede olduğunu gösteriyor.
Siyasi krizin derinleşmesi karşısında Türkiye Merkez Bankası, makroekonomik istikrarı sağlamak için bir dizi kriz önleyici önlem aldı. Özellikle, gecelik kredi faiz oranının %46’ya yükseltilmesi, liraya yönelik spekülatif saldırıları önlemek ve kısa vadeli dalgalanmaları azaltmak amacıyla yapıldı.
Buna ek olarak, Türkiye son 20 yıl içinde ilk kez 91 günlük tahvil ihraç ihalesi düzenledi. Bu hamle, bankacılık sektörüne likidite sağlamak için tasarlandı. Aynı zamanda Merkez Bankası, ulusal para birimindeki mevduatlar üzerindeki vergi oranını düşürdü, Türk hisse senetlerinin kısa vadeli satışına kısıtlamalar getirdi ve menkul kıymetlerin geri alım şartlarını hafifletti. Bu adımlar, sermaye çıkışını en aza indirmek ve borsadaki düşüşü önlemek için atıldı.
Piyasalar, siyasi skandala anında tepki verdi ve varlıkların geniş çaplı satışı başladı. BIST 100 endeksi ciddi bir düşüş yaşadı, devlet tahvillerinin ikincil piyasa değeri düştü ve bu da onların getirilerinin artmasına neden oldu. Türk lirası, yatırımcıların güçlü baskısı altında kaldı ve para spekülatörleri aktif olarak kâr elde etmeye başladı, bu da devalüasyon süreçlerini hızlandırdı.
Uzmanlar, İmamoğlu’nun tutuklanmasının Türkiye’nin yüksek siyasi risklere sahip bir ülke olduğu algısını pekiştirdiğini belirtiyor. Bu durum, Türkiye’nin devlet borcu için kredi risk primlerini (CDS) keskin bir şekilde artırdı. Türk varlıklarına yatırım yapmak için gereken risk primi yükseldi ve bu da yabancı sermaye çıkışına neden oldu.
Türk lirasının sistematik devalüasyonunun başlıca nedenleri
Saldırgan para politikası: Son yıllarda Türkiye hükümeti, enflasyonun artmasına rağmen faiz oranlarını düşürerek ekonomik büyümeyi teşvik etmeye yönelik alışılmadık bir ekonomik politika izledi. Bu, enflasyon sarmalını körükledi ve sermaye çıkışına neden oldu.
Kronik cari açık: Türkiye ekonomisi, negatif ticaret dengesi göstergelerini koruyor, bu da döviz piyasası üzerindeki baskıyı artırıyor. Enerji kaynakları ve diğer malların ithalatına olan bağımlılık, liraya yönelik baskıyı güçlendiriyor.
Batılı yatırımcıların güvensizliği: Merkez Bankası’nın bağımsızlığına hükümet müdahalesi ve bağımsız kurumlara yönelik baskılar nedeniyle Batılı yatırımcılar Türkiye’den sermaye çıkarmaya başladı. Önde gelen derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin kredi notunu düşürmesi de durumu daha da kötüleştirdi.
Tahmin ve olası senaryolar
Uzmanlara göre, yakın vadede Türkiye hükümeti döviz müdahalelerini artırmak ve enflasyonu kontrol altına almak için önlemlerini genişletmek zorunda kalacak. Döviz likiditesini artırmak amacıyla yeni devlet tahvillerinin ihraç edilmesi olasılığı yüksek.
Aynı zamanda, ekonomistler, para politikasının aşırı sıkılaştırılmasının iç tüketimin azalmasına ve ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Liranın sürekli zayıflaması karşısında Türkiye ekonomisi hızla dolarizasyon riskiyle karşı karşıya kalabilir – yani halk ve işletmeler tasarruf ve ödemeler için yabancı para birimlerini tercih edebilir.
İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan siyasi istikrarsızlık, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yaklaşma perspektiflerine de darbe vurdu. Avrupa ortakları, hukukun üstünlüğünü ve siyasi istikrarı entegrasyon sürecinin temel kriterleri olarak değerlendiriyor. Yeni gelişmeler, Batılı ortakların Türkiye’deki yargı sisteminin şeffaflığı ve demokratik kurumların durumu konusundaki endişelerini artırdı.
Türkiye, ekonomik belirsizlikler içinde dengeyi korumaya çalışırken, analistler siyasi krizin daha da derinleşmesi halinde sistemik risklerin artacağı konusunda uyarıyor. Yatırım ortamının bozulması ve ulusal para birimine olan güvenin azalması, gelecekte Türkiye ekonomisinin ve finansal sisteminin dayanıklılığı için ciddi bir tehdit oluşturabilir.
Finans piyasalarının tepkisi: Satış dalgasından istikrara doğru
Siyasi çalkantılar Türk lirasını doğrudan etkiledi – milli para birimi, dolar karşısında %2 değer kaybederek devalüasyon sürecinin hızlandığını gösterdi. Türkiye devlet tahvillerinin geniş çapta satışı, ülkenin finansal sistemi üzerindeki baskıyı artırdı ve bu da Türkiye Merkez Bankası’nı (TCMB) ve Sermaye Piyasası Kurulu’nu (SPK) panik dalgasını durdurmak için acil önlemler almaya zorladı.
Türkiye ekonomisinin istikrarını sağlamak için, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının güçlendirilmesi, yatırımcı güveninin artırılması ve şeffaf ekonomi politikalarının uygulanması kritik öneme sahip olmaya devam ediyor.