Azerbaycan herzaman jeopolitik konumuyla ilgili değişik güç odaklarının dikkatinde olmuştur. Yani, ipini koparan ülkemize gelmiştir tabiri caizse. Ama bir de Sovyetler dağıldıktan sonra Bakü`ye gelen “gönül erleri” vardır, onlar tam başka bir konudur. Adamlar geldiler Bakü`ye yerleştiler, iyi konumlar, misafirperverlikler, değişik imkanlar sunuldu kendilerine. İlk başta bir okul açtılar Bakü`de, bir dershaneleri vardı, “Partşkola” denen, eskiler bilirler. Sonra gel zaman, git zaman, abilerim Azerbayan`ın değişik bölgelerine el uzattılar. Okullar, “Aras” dershaneleri ve diğer yapılar… Peşinden de “Kafkas” Üniversitesi…
Durum biraz kötüydü ya, ülke yenice bağımsızlığına kavuşmuştu. Bunu fırsat bilen “şakirtler” en zeki öğrencileri aldılar okuttular. Aldılar okuttular, ama bir hırs, bir hınç, bir öfke herzaman yüreklerini en deruni katlarında saklıydı. Hiç aklımdan çıkmaz, Ankara`da bir öğrenci evinde biz ünlü “Şadırvan vaazı”nı izledikten sonra hocalarımızdan birisi “bakınız, Hocaefendi sizleri nasıl da seviyor, ama ya siz?” Gerçekten de, ya biz? Seviyor muyduk? Seviyorduk tabii ya! Bizler Azerbaycan`dan ta Türkiye`lere kadar götürülmüş, istikballerine güven duyulan pırıl pırıl delikanlılardık. Yarın öbürgün ülkemize döndüğümüzde alemi – İslam`ın asayişinin berkemal olması adına çalışacak ve ülkemizde tebliğin en hasını yapacaktık.
İlk sene, uçağımız Trabzon`dan Bakü`ye indiğinde beni hava alanından alıp doğup büyüdüğüm Siyezen`e götüren İlker ve Mustafa hocalarımızın bunu neden yaptığını asla sorgulayamadım. Ama bir de yazın Bakü`de tevafüken tanıştığım Arif abi vardı. Bakü`de üniversite öğrencisiyken savaş patlak verince, öğrenimine ara verip savaşa katılmıştı. Ara sıra konuşurken dudaklarından aşağıya sarkan bıyıklarını sıvazlar, yaralı kolunu göstererek, “inşallah, kardeşim, bu bir iyileşsin, Karabağ`a geri döneceğim” – derdi. Yıllar sonra kendime sordum bu soruyu: neden İlker ve Mustafa hocalarımız o sırada Bakü`de en lüks araba sayılan “Lada2107”`lerinde dolaşıyor, fakat Arif abiyse Karabağ`a dönme arzusuyla tutuşuyordu? Fark neydi? Her ikisi Anadolu`nun bağrından kopup gelmişlerdi oysa…
O zaman bu soruları asla soramazdım. Kusur sayılırdı, ayıp sayılırdı. Onlar abilerdi, onlar kusursuzlardı. Ha bir de şu vardı, insanlar pek te önemli değillerdi. Önemli olan davaydı. Ama biz ne yazık ki, bir süre sonra kendimizi bu davada göremedik. Ve başımıza da gelmeyen kalmadı. Sevilmediğimizi de biliyorduk.
Zatı – muhterem`in emriyle okuldan alınan daha düne kadar istikballerine büyük güven duyulan gençler özel kolejlerinden alınıp devlet okullarına veriliyor ve evlere yerleştiriliyordu. Ara sıra görüştüğümüz diğer Azerbaycanlı hizmet aşığı öğrencilerimizin gözünde bizlerin değeri sıfırdı. Zira, bizler asiydik. O zamanlar eski Nahçivan Özerk Cumhuriyeti`nin Başbakanı Becan İbrahimoğlu yardım etmemiş olsaydı, bizleri devlet okullarında da okutmazlardı ya, neyse, Allah`tan ki, o vardı ve yardımımıza koştu.
Bunları neden hatırladım? Birkaç gün önce “Sabah” gazetesinde Azerbaycan haritasına karşı yapılmış bir hakaretle ilgili haber gündeme oturdu. Oturdu oturmasına da, hiçkimse “Sabah” gazetesinin kimin olduğunu asla düşünmedi. Malumdur ki, “Sabah” gazetesi işadamı Ahmet Çalık`ın yöneticisi olduğu “Çalık Holding”`e ait bir matbu organ. Ahmet Çalık beyefendi de rahmetli Safarmurat Türkmenbaşı`nın döneminde Türkmenistan`da ihaleden ihaleye koşan bir “abimiz”. Herkesle arası sıcaktır, ama yıllarca Zatı – Muhterem`in desteğini aldı ve “Gönül erleri”nin Aşkabat`taki işlerini destekledi. Bazı şer güçlerin ilgi odağında olan, Papayla beraber insanları “dinlerarası diyalog” ve “hoşgörü” masallarıyla uyutan bir Şebeke`nin Azerbaycan`da bazı okullarının kapanmasından, bazı önemli isimlerinin çökertilmesinden sonra sizce ülkeyle ilgili sert bir adım atacağı belli değil miydi? Belliydi, bana göre! Güçlenen Azerbaycan artık bazı taşları gediğine oturtmak istiyor. Azerbaycan karşıtı güçlerin aynı zamanda Türkiye`ye karşı da savaşa kalktığı bugünlerde bu olayı vukubulmasına asla şaşırmamalıyız. Hele bu “Sabah” gazetesi tarafından yapılmışsa, asla ve asla. Zira, biz kimin kim olduğunu biliyor. Devletimiz de, sayın Cumhurbaşkanımız da farkındalar olanların! O yüzden sizi bilmem, ama ben hiç şaşırmadım!
http://tr.karabakh.today/news/geopolitics/2026-abiler-azerbaycan-haritasini-neden-kestiler