
Türkiye’de yaşanan son olaylara Azerbaycan aydınları da kayıtsız kalmıyor. Bugün Azerbaycanlı aydın Vaqif Abdullayev, sosyal medyasında “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” başlıklı bir yazı paylaştı. Hocalıhaber olarak bu yazıyı okurlarımıza sunuyoruz.
Kardeş Türkiye’de İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer bazı kişilerin yolsuzluk ve görevini kötüye kullanma iddialarıyla tutuklanması ve sonrasında başlayan süreçler, en çok tartışılan konular arasında yer almaya devam etmektedir.
Türkiye, demokratik değerlerin, hukukun üstünlüğünün korunduğu, mahkemelerin şeffaf ve adil bir şekilde çalıştığı ülkelerden biridir. “Adalet mülkün temelidir” ilkesi bu ülkede her zaman en yüksek ölçüt olarak korunmuştur. Bu nedenle, adaletin en yüksek makamı olan mahkemelerin yapacağı soruşturmalar neticesinde vereceği kararlarla konu açıklığa kavuşacaktır.
Ne yazık ki, kardeş ülkede yaşananlara Azerbaycan’da da yanlış ve iktidara karşı suçlayıcı yorumlarla yaklaşanlar bulunmaktadır. Bazı siyasi yorumcular, yaşanan sürecin, iktidarın en büyük rakibini saf dışı bırakmaya yönelik olduğunu iddia etse de, bu argüman pek inandırıcı değildir. Eğer AK Parti iktidarı İmamoğlu’nu siyasi sahneden uzaklaştırmak isteseydi, 2024 yılındaki Mart seçimlerinde bunu yapmayı tercih ederdi.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 3 yıl kalmışken CHP’nin mevcut siyasi gerilimi artırması tesadüf değildir ve olayların arkasında üçüncü bir gücün olması ihtimal dahilindedir. Özellikle yurtdışındaki, Avrupalı anti-Türk güçlerin, hükümet ile toplum arasındaki ilişkilere zarar vermeye çalıştığı görülmektedir. Sol eğilimli güçleri destekleyen çeşitli anti-Türk, Ermeni, dini radikal, terör yanlısı akımlar ile LGBT ve anti-İslam hareketlerinin sürece aktif bir şekilde müdahale ettiği hissedilmektedir. Kendini ana muhalefet olarak gören CHP’nin Avrupa’dan destek talep etmesi, sürecin arkasındaki güçleri açığa çıkarmaktadır.
Halkın iradesine dayanan bir parti desteği halktan almalıdır, dış güçlerden değil. CHP’nin, yabancı sol çevrelerin 18 milyon nüfuslu İstanbul’da rahatça hareket etmesine zemin hazırlaması da tesadüfi değildir. İmamoğlu’nun İstanbul meydanlarında cinsel azınlıklara ve ateist gruplara özel yer açma politikası, bugün acı sonuçlarını göstermektedir.
Ayrıca, İstanbul Belediye Başkanı’nın Osmanlı mirasına ve tarihi değerlere karşı birçok kez duyarsız ve saygısız davrandığı da bilinmektedir. Onun, İstanbul’un fatihi Sultan Mehmet’in heykeline tekme atması, “İstanbul, Ermenilerin, Kürtlerin, Yunanların, Bizanslıların şehridir” şeklinde açıklamalar yapması, Türkiye’nin saygın tarihçileri ve siyasetçileri tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmış, bu söylemler dış kaynaklı anti-milli unsurların söylemleriyle örtüşmüştür.
Ekrem İmamoğlu’nun sürekli olarak Yunan adalarında tatil yaparak kendi iş projelerini görüşmesi ve İstanbul’daki belediye hizmetlerine kayıtsız kalması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir yerel yönetim organından çok, CHP’nin ticari projelerinin merkezi haline geldiğini göstermektedir. Hatta geçtiğimiz seçimlerde belediye bütçesinin CHP’nin siyasi propaganda kampanyasına ve medya reklamlarına yönlendirildiğine dair inkar edilemez kanıtlar bulunmaktadır.
Türkiye sadece İstanbul’dan ibaret değildir ve 85 milyonluk halkın iradesiyle yönetilmektedir.
Şüphesiz ki, Türkiye’nin son 22 yılda güçlenerek uluslararası ve küresel bir aktöre dönüşmesinde Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderlik yeteneği büyük rol oynamaktadır.
“Türkiye, Türkiye’den büyüktür”… Bu ifadenin sahibi olan Erdoğan, bu siyasi vizyonunu hem söylemde hem de fiiliyatta hayata geçirmeyi başarmıştır. O, 22 yılda olağanüstü başarılarla Türkiye’nin sosyal ve ekonomik yapısını tamamen değiştirmiştir.
Savunma sanayiindeki inanılmaz gelişmeler sayesinde Türkiye, dünyanın en güçlü savunma sanayi ülkelerinden biri haline gelmiş ve uluslararası ve bölgesel projelere imza atmıştır.
Türkiye’nin milli savunma sanayisi, dünyada muazzam bir güç ve otorite olarak hayranlık uyandırmaktadır. Türk Ordusu, Avrupa’nın en güçlü ordularından biri olma yolunda ilerlemektedir.
Türkiye, bölgedeki kanlı çatışmalarda barışın öncüsü olarak öne çıkmakta; Yakın ve Orta Doğu’da yaşanan krizlerde, özellikle de Suriye ve Libya’daki çatışmaların çözümünde etkin rol oynamaktadır. Aynı şekilde, Ukrayna krizi bağlamında Karadeniz bölgesindeki insani krizlerin çözümünde de Erdoğan’ın liderlik becerileri belirleyici olmuştur.
Dünya liderleri onunla hesaplaşmak zorunda kalmaktadır. Ünlü “Time” dergisi, Erdoğan’ı “Dünyanın en etkili 100 kişisi” listesinde üst sıralarda göstermektedir.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dediği gibi, Türkiye’nin artan gücü, aynı zamanda Azerbaycan’ın da gücüdür. Recep Tayyip Erdoğan, “Bir millet, iki devlet” anlayışını pratikte ve fiiliyatta daha da pekiştirmiştir.
İkinci Karabağ Savaşı sırasında kardeş Türkiye’nin sonuna kadar Azerbaycan’a desteği, Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması ve Erdoğan’ın son dört yılda Karabağ’daki büyük açılışlara doğrudan katılımı, gerçek kardeşliğin en büyük göstergesidir.
Erdoğan’ın, “Ay Laçın, can Laçın. Ben sana kurban, Laçın” sözleri, bugün de her bir Azerbaycanlının yüreğinde büyük bir gururla yankılanmaktadır.
Erdoğan aynı zamanda İslam dünyasının ve Türk dünyasının lideridir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın (TDT) kuruluşunda onun katkıları paha biçilemezdir. Onun vizyonu olan “Türk Dünyasına Bakış – 2040” belgesi, Türk dünyasının yol haritasıdır.