4 Ocak 1980 Cuma idi.. dış haberler sayfasında Irak’taki Türk Cemiyeti’nin önde gelenlerinden 5 kişi idama mahkum edildi başlıklı haberin yanında Irak’ta neler oluyor? Başlıklı bir de yorum yer almıştı. Özetle şunlar anlatılıyordu: Irak’ta 1979′da tutuklanan Türkmen Kardeşlik Cemiyeti(Ocağı) Başkanı Emekli Albay Abdullah Abdurrahman ve Türk Cemaati’nin önderlerinden doçent, tüccar, doktor ve öğretmen 4 arkadaşı, Irak Devrim Komuta Konseyi Mahkemesi’nce idama mahkum edildi. Ayrıca Musul, Kerkük ve Erbil’ de yüzlerce üniversite ve lise öğrencisi Türk tevkif edilerek Bağdat’a gönderildi.
6 Ocak 1980′de Rahmetli Ahmet Kabaklı Hoca, Gün Işığında köşesinde Türk Irak dostluğuna suikast mi? başlıklı yazısıyla bu zulmün durması için adeta yalvarıyordu. Basının da yardımıyla, bu katliam ve soykırım teşebbüsü kamuoyuna mal edilmiş, bu arada devrin Enerji Bakanı Esat Kıratlıoğlu Bağdat Gezisi’ni iptal etmiş, ama karar değişmemişti. İdama mahkum edilen 5 kişiden 3′ü, Irak Ordusu Albaylarından, Türkmen Kardeşlik Cemiyeti(Ocağı) Başkanı Abdullah Abdurrahman (1913‐1980), cemiyet üyelerinden Doç. Dr. Necdet Koçak (1939‐1980) ve Tüccar Adil Şerif (1928‐1980) hakkında verilen idam cezaları, 16 Ocak 1980 de başlanılarak, sırayla infaz edilmişti. Ancak Dr.Rıza Demirci(1928‐ ) ise bugüne kadar ne cenazesi teslim edilmiş, ne de idamı doğrulanmıştır.
IRAK TÜRKMEN ŞEHİTLERİ
Rahmetli Doç. Dr. Ekrem Pamukçu’nun yıllar önce hazırlayıp o zamanki Kerkük Dergisinde yayınladığı
“Irak Türklerinin Büyük Şehidi Necdet Koçak” adlı yazısında şöyle diyordu: Necdet Koçak’ın eşi Ayten Koçak hanımefendinin belirttikleri gibi, Saddam’ın adamları 15 Ocak 1980 tarihinde gece geç vakit eve geliyorlar. Yarın gelip eşleri Necdet Koçak’ı hapishanede görebileceklerini haber veriyorlar. Ertesi gün hapishanenin bulunduğu “Ebu Garib” denilen Bağdat yakınlarındaki hapishaneye gidiliyor. İçeri girdiklerinde, bir insanın çok zor sığabileceği yan yana üç demir hücre içerisinde Necdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman ve Adil Şerif’in kendilerine aylardır uygulanan insanlık dışı işkence sonucu son derece bitkin ve yorgun oldukları görülüyor. Albay Abdullah Abdurrahman şeker hastasıydı, ilaçları verilmediği için gözlerini kaybetmiş acılar içinde kıvranıyordu. Her üçünün de vücutları yara bere içindeydi.
Bir kaç saat sonra asılacak olan Necdet Koçak ailesine ve kendisini son saatlerinde onu yalnız bırakmayan dava arkadaşlarına hitaben şöyle diyordu:
“Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir. Sizden ricam davayı bırakmayın ve sürdürmeye devam edin. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah’ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum. Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. DOĞRULUKTAN VE ALLAH’IN YOLUNDAN ASLA ŞAŞMAYIN. ALLAH’A EMANET OLUNUZ.”
Bu son derece kısa konuşmasından bir kaç saat sonra diğer dava arkadaşlarıyla birlikte idam edilerek
şehit edilmiştir.
Necmettin Erbakan’ın Sözleri…
DİKTATÖR Saddam’ın emriyle işlenen bu cinayetler yüreğimizi kavuran ne ilk, ne de son olay olacaktı (Saddam’ın idamını hepimiz gördük, zulmün sonu yoktur ve insanlar ektiklerini biçerler, Saddam on binlerce suçsuz Irak’lının idam fermanını imzalamıştı. Boynuna ip geçirildiğinde bu sahnenin bir tiyatro oyunu olduğunu zannediyordu ama değildi). 1980 Yılı Ağustos Ayı başlarında, üstelik de Ramazan Ayı içinde, Irak ve Kuveyt’e bir seyahat yapan o zamanki MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Irak ve Kuveyt seyahatlerimin intibalarıdır diyerek, TRT mikrofonlarının karşısına geçmiş, akıllara sığmayan şu korkunç sözleri söylemiş ve yaralı gönüllerimizi kavrulmuş vaziyete düşürmüştü… “Irak’ta Türklere yapılan bir zulüm söz konusu değil “(10 Ağustos 1980 Tercüman ve Cumhuriyet) ile “Irak’ta öldürülenler suçlu idi” (Hürriyet 10 Ağustos 1980)
Necmettin Erbakan Irak’tan döndükten sonra medya karşısında şöyle diyordu ; “Irak yetkilileri, istismar edilen(!) olayların mahiyetini izah ettiler. Kerkük’te cereyan eden olayların, ırk farkı gözetmekten dolayı olmayıp, terörizme karşı her ülkede tatbik edilen umum mahiyette muameleler olduğunu belirttiler. Münhasıran Türk oldukları için yapılan bir zulüm söz konusu değildir. Irak’ta idam edilen Türkler’in bomba atmak, cinayet işlemek ve camilerde namaz kılanların yüzlerine kezzap atmak gibi suçlar işledikleri bana bildirilmiştir” (Kim bildirmiştir? Cihaz El‐Muhabarat (Irak İstihbaratı) mı?
Irak’da idam edilen Türkmen liderler yüksek tahsilli (Albay, doçent, doktor, iş adamı, öğretmen..) ve dinine bağlı insanlardı. Irak Türk’leri hangi tarihte terörü mücadele yöntemi olarak benimsemişlerdir? Hiç bir zaman. Hangi Müslümanlara bomba ve kezzap atılmış? Eğitimli, kültürlü ve yüksek tahsili Türkmen liderler mi yaptı?Bu iftiraya kim inanır? Allah o kadar büyüktür ki 29 sene sonra gerçekler ortaya çıkmıştır.)
Rahmetli Ahmet Kabaklı Hoca, 15 Ağustos 1980 günü “Vicdanınıza sığdırabilir misiniz” başlıklı yazısında, bu beyanı korkunç laflar ve bardağı taşıran damlalar diye tarif ederek. Erbakan’ın yaptığını da cani BAAS ırkçılığı’na sözcülük ve propagandacılık olarak niteliyordu. Ağustos 1980 de Necmettin Erbakan medya karşısında Irak Türkmenleri Şehitlerine iftira atmıştır. Bu olay Irak Türklerinin içlerini sızlatmış ve incitmiştir. Bu iftiranın arkasındaki neden ne olabilirdi ? Irak Türkleri Necmettin Erbakan’a bir kötülük mü yapmışlardı ki bu ağır iftiraya maruz kalsınlar. O gün bu iftiralara karşı yaramızı sarmaktan başka çaremiz yoktu. Ama bu gün elimizde bulunan belgeler ışığında Irak Türklerine ve şehitlerimize atılan iftiranın nedenini öğrenmiş bulunuyoruz. Kimseye iftira veya haksızca suçlamada bulunmak istemiyoruz, isterseniz elimizde bulunan belgelere dayanarak konuşalım.
Irak istihbaratının (Cihaz EL‐Muhabarat) arşivlerinden ele geçirdiğimiz Arapça Yazılı belgelerin Necmettin Erbakan hakkında tutulan bilgileri aktaralım; 23 Mayıs 1991 tarihli ve 140/2D/3/846 sayılı Irak İstihbaratına ait çok gizli ve şahsi olan belgelerde 9 maddeden oluşmaktadır. 1‐4. maddelerinde Necmettin Erbakan’ın özgeçmişi ile ilgili bilgiler içermektedir. “ Türk uyruklu,1926 doğumlu,Makine Mühendisi ve 1974 ‐1978 tarihleri arasında Başbakan yardımcısı olduğunu yazıyor. 5. madde de (ÇOK ÖNEMLİ) 1978 – 1980 yılları arasında Cihaz EL‐Muhabarat (Irak istihbaratı) ile ilişkisi bulunduğu. Ve 1980 yılında ülkeyi (Irak) ziyaret ettiği ve liderimizle (Saddam Hüseyin) buluşma şerefine nail olduğu “ALLAH ESİRGESİN” ayrıca kendisine (Necmettin Erbakana) İKİ (2) MİLYON DOLAR yardımında bulunuldu (Neyin karşılığında, bu DOLARLAR Irak Türkmenlerine iftira atmak için olmasın sakın?!!!) . Eylül 1980 darbesinden sonra ilişkiler kesildiğini yazıyor.
IRAK İSTİHBARATININ ARŞİV BELGELERİ
6. Maddede ise (ÇOK ÖNEMLİ) 1987 senesinde politikacıların siyasi faaliyete dönmesiyle kendisiyle tekrar ilişkiler kuruldu ve halen cihazımızla (Cihaz EL‐Muhabarat) ilişkileri devam etmektedir. 7‐9. maddeleri ise Necmettin Erbakan’ın Türkiye’de parti, din hareketi, gençler ve üniversite öğrencileri üzerinde etkili olduğu yazmaktadır.Milli gazete ise Refah Partisinin görüşlerini yansıtır, 1989 seçiminde
% 9.8 ve şehirlerde 4 belediye başkanlığı kazandığını. Erbakan’ın İslami Arap ve Uluslararası Federasyonlar, örgütler ve dernekleriyle ve eskiden beride Suudi Arabistan ile de ilişkileri bulunmaktadır. Körfez olaylarından sonra ülkeyi(Irak) iki defa ziyaret etmiştir yazıyor. (kaynak : yusufiye.net)
Şehit Abdullah Abdurrahman
1913 tarihinde Kerkük’te doğmuştur. Öğrenimini burada tamamladıktan sonra Bağdat’a gitmiştir. Burada Bağdat Harp Okulu’na girdi. Harp Okulu’nu başarı ile tamamladıktan sonra 1941 yılında İngilizlere karşı olan milli harekette yer aldı. 1948 yılında büyük Türk Generali Mustafa Ragıp ve Ömer Ali Paşalarla birlikte başarılı bir şekilde Filistin’i kurtarma harekâtına katılır. 1958 yılında Irak’ta Krallığa karşı yapılan ihtilalden sonra Kerkük İkinci Tümen Komutan Yardımcılığı görevinde bulunur.
19 Temmuz 1959 yılında Kerkük Katliamı’ndan kurtulmuş ve Bağdat’a giderek, burada Irak’ın o zamanki devrimi yapan Devrim Komuta Konseyi Başkanı General Abdulkerim Kasım ile görüşerek, kendilerine Kerkük’teki olayları haber verir. Bunun üzerine General Kasım Kerkük’e bir ordu gönderir. Böylece Kerkük’ü daha büyük bir katliamdan ve felaketten kurtarmış olur. Emekli olan Albay Abdullah Abdurrahman, 1960 yılında kurulan Türkmen Kardaşlık Ocağı’nın 1964-73, 1973-76 tarihleri arasında başkanlığını yürütmüştür. Başkanlık yaptığı zaman zarfı içerisinde diğer arkadaşları ile birlikte Türkmen köy, kasaba ve şehirleri dolaşmış, buralardaki Türkmenlerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş. İnsanları için elinden gelen her türlü çalışmayı yapmıştır.
Albay Abdullah Abdurrahman milliyetçi, mert, cesur ve vatanını seven birisiydi. Baas Partisi’nin Irak Türklerine karşı güttüğü yok etme politikası sebebiyle Albay, 1976 yılında, Kardaşlık Ocağı başkanı iken, rejim tarafından Ocak’tan uzaklaştırılmış. 1979 yılında tutuklanmış. “Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah’ın yolunda asla şaşmayın. Allah’a emanet olunuz.” Bu son derece kısa konuşmasından birkaç saat sonra, diğer dava arkadaşlarıyla birlikte asılarak şehit edilmiştir.
16 Ocak 1980 tarihinde, 65 yaşını geçmiş olmasına rağmen idam edilerek şahadet mertebesine ulaşır.
Şehit Necdet Koçak
Necdet Koçak, 07.04.1939 tarihinde Kerkük’te doğmuştur. Babası Nurettin Ali Tevfik’tir. N. Ali Tevfik, bir Türkmen öğretmeniydi. Necdet, ilk, orta ve lise tahsilini Kerkük’te tamamladı. 1958 yılında Türkiye’ye gelerek Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bölümüne girdi. 1962 yılında bu fakülteden yüksek ziraat mühendisi olarak mezun olmuştur. Kerkük’e dönmüş ve 1962-64 yılları arasında Tarım Bakanlığı’na bağlı Zirai Donatım Müdürlüğü’nde çalışmıştır. 1964 yılında Türkiye’ye tekrar gelmiştir ve 1966 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Master öğrenimini tamamlamıştır.1969 yılında da aynı üniversitede doktorasını tamamlamıştır. Daha sonra Irak’a dönerek 1970 tarihinden itibaren Bağdat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başlamıştır. 1976 yılında Doçent olmuştur. Daha sonra da profesörlük tezini takdim etmiştir.
22.03.1979 tarihinde kendisine Türkçülük suçu isnat edilerek tutuklanmış ve 16 Ocak 1980 tarihinde Bağdat’ta Saddam rejimi tarafından idam edilerek şehit olmuştur.
Necdet Koçak, milli dava uğruna daha orta okul ve lise dönemlerinde çalışmıştır. Nitekim, 1959 yıllında Kerkük Katliamı’nda şehit edilen Türkmen lideri Ata Hayrullah’ın gizli olarak kurduğu gençlik teşkilatında çalışmış ve başkanlık yapmıştır.
Necdet Koçak tam manasıyla bir lider ve dava adamıydı. İnsani değerlerin en üst kademesine ulaşan, milletine ve dinine sımsıkı bağlı olan bir insandı. Hayatını Irak Türkleri’nin milli kimliklerinin korunması ve Irak Türklerinin meşru siyasi, kültürel haklarının elde edilmesi uğruna hiç çekinmeden harcadı. İleri sürdüğü fikirleri bizzat yaşayan ve yaşamında uygulayan gerçek bir fikir adamıydı.
Doç. Dr. Ekrem Pamukçu’nun yıllar önce hazırlayıp o zamanki Kerkük Dergisinde yayınladığı “Irak Türklerinin Büyük Şehidi Necdet Koçak” adlı yazısında şöyle diyordu;
Değerli eşleri Ayten Koçak hanımefendinin belirttikleri gibi, Saddam’ın adamları 15 Ocak 1980 tarihinde gece geç vakit eve geliyorlar. Yarın gelip eşleri Necdet Koçak’ı hapishanede görebileceklerini haber veriyorlar. Ertesi gün hapishanenin bulunduğu “Ebu Grep”denilen Bağdat yakınlarındaki hapishaneye gidiliyor. İçeri girdiklerinde, bir insanın çok zor sığabileceği yan yana üç demir hücre içerisinde Necdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman ve Adil Şerif’in kendilerine aylardır uygulanan insanlık dışı işkence sonucu son derece bitkin ve yorgun oldukları görülüyor. Albay Abdullah Abdurrahman şeker hastasıydı, ilaçları verilmediği için gözlerini kaybetmiş acılar içinde kıvranıyordu. Her üçünün de vücutları yara bere içindeydi.
Bir kaç saat sonra asılacak olan Necdet Koçak ailesine ve kendisini son saatlerinde onu yalnız bırakmayan kalabalık dava arkadaşlarına hitaben şöyle diyordu;
“Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir. Sizden ricam davayı bırakmayın ve sürdürmeye devam edin. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah’ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum. Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah’ın yolunda asla şaşmayın. Allah’a emanet olunuz.”
Bu son derece kısa konuşmasından bir kaç saat sonra diğer dava arkadaşlarıyla birlikte idam edilerek şehit edilmiştir.
Şehit Adil Şerif
1928 yılında Kerkük’te doğmuştur. İlkokul tahsilini burada tamamlamış. İlkokul tahsilinden sonra iş hayatına atılır. İş hayatında yaptıklarıyla çok başarılı olur. İş hayatındaki başarıların yanında, milli davada büyük özveriler gösterir. Milli dava uğruna her türlü çalışmayı, gerek maddi gerekse manevi her türlü fedakârlığı yapar. Kerkük’ün yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden birisidir. Tüm maddi ve manevi imkânlarını milleti uğruna sarf etmekten çekinmemiştir. Sevilen ve sayılan ve sözü dinlenen birisiydi. Halk içinde yetiştiği için halkın büyük sevgisini ve saygısını kazanmış.
1959 yılında yapılan katliamın intikamını almak için kurulan mücadele timlerinin başına geçip, milletine her şeyini vererek hizmette bulunmuş. Bir süre sonra Bağdat’a yerleşir. Burada milli davaya elinden gelen her türlü yardımı yapmaya devam eder. Mart 1979 yılında tutuklanır ve 16 Ocak 1980 günü diğer dava arkadaşları ile birlikte idam edilerek diğer arkadaşları gibi şahadet mertebesine ulaşır.
Şehit Rıza Demirci
Rıza Demirci, 1928 yılında Kerkük’te doğmuştur. İlk,orta ve lise öğrenimini burada tamamlamıştır. Liseyi Kerkük Lisesinde bitirdi. Liseden mezun olduktan sonra yüksek tahsilini yapmak üzere Türkiye’ye gelmiştir. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne girdi. Orman Fakültesi’ni 1951 yılında bitirdi. Buradan mezun olduktan sonra aynı yıldan itibaren Irak’a dönmüştür. Aynı yıl içerisinde Erbil ve Kerkük Orman Bölge Müdürlüklerini kurmıştur. Bundan sonra Türkiye’ye dönmüş ve 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ambalaj Bölümü’nden doktorasını almıştır. Daha sonra Bağdat Orman Genel Müdürlüğü Teknik İşleri Daire Başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur.
Dr. Rıza Demirci, 07.05.1960 yılında Bağdat’ta kurulan Türkmen Kardaşlık Ocağı’nın kurucularındandır. Türkmen Kardeşlik Ocağı en aktif üyelerinden birisiydi. Ocak bünyesi içerisinde çok başarılı işler yapmıştır. Bunların en önemlilerinden birisi, Kardeşlik Ocağı içerisinde bir Öğrenci yurdu açıp,burayı yönetmesidir. Bu vesile ile yüzlerce Türk öğrencisinin en iyi şekilde tahsillerini yapmalarını sağlamıştır. Ayrıca, Kardaşlık Dergisi’nin çıkarılmasında, Irak Türkleri hakkında gerek coğrafik gerekse tarihi araştırmalar yapmasında, Irak’ta bulunan Türk nüfusunun yerleşim sahalarının tespitinde büyük çabalar harcamıştır.
Dr. Rıza Demirci, Irak Ormancılık ihtisasındaki gelişmelere büyük katkılar sağlayıp, başarılı bir bilim adamı olduğunu da ispatlamıştır. Bununla birlikte milli şuuru yüksek, mütevazı, yardım sever, milli davasını her şeyin üstünde tutan, görevine bağlı ve cesur bir kişiliğe sahipti.
Mart 1979 tarihinde diğer dava arkadaşları ile birlikte tutuklanıp 16 Ocak 1980′de idam edilmiştir. Ancak bugüne kadar ne cenazesi teslim edilmiş, ne de idamı doğrulanmıştır. (kaynak : kerkuk.net)
TÜRKMEN ŞEHİT LİDERLERE – SADUN KÖPRÜLÜ