Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Kayseri, Aksaray, Artvin, Bursa, Elazığ, Kahramanmaraş, Kastamonu, Ordu ve Sakarya’dan gelen muhtarlara hitap etti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Ocak ayından itibaren sürdürülen muhtarlar toplantısının 16’ncısının gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, ülkedeki muhtarlarla bir araya gelmeyi, hasbıhal etmeyi, hasret gidermeyi hedeflediklerini belirtti. Erdoğan, “Şükür erenler geldi, derdim derenler geldi, yarı görmediysem, yarı görenler geldi” dizelerini okuyarak, “Bugün burada, geldiğiniz şehirlerdeki vatandaşlarımız adına siz muhtarlar varsınız. Siz, dertleri derenlersiniz. Sizleri görmekle, sizlerle hasbıhal etmekle, o şehirlerimizdeki vatandaşlarımızla da kucaklaştığımıza inanıyorum” diye konuştu.
Kelime anlamının “seçilmiş” olan muhtarlık müessesesinin, ülkede 200 yıla yakın bir geçmişi bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Osmanlı Devlet yönetiminde “yiğitbaşı” ve “kethüda” gibi muhtarlara benzer görev yapan kişilerin her zaman olduğunu anlattı. Devlet yapısının daha ayrıntılı yapılandırılma süreciyle birlikte bugünkü muhtarlıkların ortaya çıktığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde muhtarlar, sadece kendilerine kanunlarla belirlenen görevleri yapmakla kalmamışlardır. Nüfusumuzun önemli bölümünün köylerde yaşadığı uzun yıllar boyunca muhtar,imam,öğretmen üçlüsü, ahali arasındaki sorunların çözümü konusunda da bir çeşit hakem vazifesi üstlenmişlerdir. Devletin kolluk güçleri ve adli birimlerin yaygınlaşıp güçlenmesi ile bu ihtiyaç kısmen ortadan kalkmışsa da halen muhtar, imam, öğretmen üçlüsü yaşadıkları yerlerin en muteber kişileri olmaya devam etmektedirler. Bugün valiliklerimiz, kaymakamlıklarımız, belediyelerimiz ellerindeki geniş imkanlarla çok önemli hizmetler ifa ediyorlar. Ama hala devletin milletimizle her gün yüz yüze, ruberu ilişki içinde olan seçilmiş temsilcileri siz muhtarlarımızsınız. Hangi kurumun temsilcisi olursanız olun bir mahallede, bir köyde muhtara danışmadan, muhtara kulak vermeden adım atarsanız yanılma ihtimaliniz çok yüksek olur.”
‘SİZ ÖNEMLİSİNİZ’
Kamu hizmetlerinin kimi zaman farklı kararlar almayı gerektirebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bu kararların mutlaka halka doğru şekilde anlatılması, ikna edilmesi yoluyla uygulamaya geçilmesi gerekir. Günümüzde halkla ilişkiler denilen ve büyük bir sektör haline dönüşmüş olan ihtiyaç işte buradan doğuyor. Bakanlıklar, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler ve bunlara bağlı tüm kuruluşların, muhtarlarımızın ve onlarla birlikte mahalle halkının, köy halkının gönlünü kazanması çok önemlidir” ifadelerini kullandı.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın veya önce insan” dediklerini vurgulayan Erdoğan, “Hangi hizmet için yola çıkarsanız çıkın önce milletin fertlerinin gönül rızasını nasıl elde edebileceğinize bakmanız gerekiyor” dedi.
Yunus Emre gibi “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” dediklerini ve demeye de devam edeceklerini belirten Erdoğan, “Bizim öteden beri seçilmişlerin önemine yaptığımız vurgunun sebebi işte budur. Siz önemlisiniz” diye konuştu.
‘HERKES YERİNİ BİLECEK’
Erdoğan, salonda bulunan muhtarlara “Siz seçilmişsiniz, atanmış değilsiniz, dolayısıyla atanmış sizden sonra gelir. Ama bunun kadir kıymetini bilmeyenler var mı? Var” diyerek seslendi. “Bürokratik oligarşi” denilen olayın bu olduğunu belirten Erdoğan, “Onlar güçlenmek istiyorlar. Bazı, maalesef seçilmişler de farkında olmadan onları güçlendiriyor. Eğer sen böyle hareket edersen, ondan sonra bürokrat gelir senin boynunda bozayı pişirir. Herkes yerini bilecek, konumunu bilecek” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda atanmışların da bulunduğuna dikkati çekerek, “Ama onlar da bunu bilmesi lazım. Çünkü milli iradenin seçip iş başına getirdiği kişiye, bürokrat da saygı duymalıdır” dedi. Seçimle göreve gelen hiç kimsenin, milletin tashihini gözardı etmek gibi bir lüksünün olamayacağının altını çizen Erdoğan, bürokratın seçilmişe oy veren olduğunu ve bu yüzden saygı duyması gerektiğini dile getirdi.
“Bu işler filanca köyün, falanca köyün muhtarı olsun, isterse cumhurbaşkanı olsun farketmez” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Seçilmiş olan herkes vakti, saati geldiğinde oyuna talip olduğu kişilere hesap verir. Ülkemizde, milletin tarihinden, kültüründen, tercihlerinden bir türlü memnun olmayan, bu yüzden seçtiklerini de beğenmeyen bir kesim var. Bunlar istiyorlar ki davul, milletin boyununda asılı olsun, kaynağı millet sağlasın, külfeti millet çeksin. Buna karşılık tokmak da bunların elinde olsun, ülkenin kaymağını bunlar yesin ama hiçbir sorumluluk da üstlenmesinler. Biz işte bu tekere çomak soktuk. Bize olan tepkilerinin, husumetlerinin gerisinde bu var. Geçmişte sadece bir avuç seçkine hizmet eden sistemi, bir avuç azınlığa akan kaynakları, biz milletin tamamına mal ettik.”
‘HİÇ UMMADIĞIMIZ YERDE KARŞIMIZA ÇIKIYOR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni Anayasa konusundaki tekliflerine karşı oluşan direncin sebebinin de aynı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Eski Türkiye’nin kodlarıyla oluşturulmuş mevcut anayasa tümüyle yenilenirse, ellerindeki son kozları da kaybedeceklerini düşünüyorlar. Milletimiz, çok partili döneme geçildiği dönemden beri mücadeleyle adım adım ilerleyerek bugünkü haklarına, özgürlüklerine kavuştu. Sürekli darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğrayan bu zorlu süreç, hala bitmiş değildir. Tek parti döneminin vesayet anlayışının kalıntıları bugün dahi hiç ummadığınız yerlerden, hiç ummadığımız yöntemlerle karşımıza çıkabiliyor.
Hatay’da sınırlarımızı ihlal eden yabancı bir savaş uçağını düşürüyoruz. Birileri hemen çıkıyor, tüm kinini, düşmanlığını, husumetini ülkemize, şahsımıza yöneltiyor. Ruslar bir yandan, bizdeki birtakım kişiler diğer taraftan ‘Türkiye’nin neresi bombalanmalı’ egzersizleri yapıyor. Hadi ötekileri anladık da bizimkilere ne oluyor? Bunlar nasıl bir zihniyet? Bunun adı kendi milletine, kendi ülkesine körü körüne düşmanlık etmektir. Allah, bunlara fırsat vermesin, Allah ülkemizi ve milletimizi bunların eline bırakmasın.”
Kahramanmaraş yöresinden bir türkünün, “Gökte uçan huma kuşu ne bilir dalın kıymetini, kargayı kondurman dala ne bilir gülün kıymetini. Meclislerden söz atanlar gerçeğe yalan katanlar sonra beyliğe yetenler ne bilir ilin kıymetini” sözlerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlar ne dalın ne gülün kıymetini bilir, ne ilin, memleketin kıymetini bilir. Bunlar sadece meydanı boş bulduklarında söz atmayı, yalanı, iftirayı, millete hakaret etmeyi bilir. Ama artık Türkiye, dünkü Türkiye değil” diye konuştu.
‘BİZİM İNSANİ YAKLAŞIMIMIZ BU’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütü DAEŞ’in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu belirterek, “Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor” ifadesini kullandı. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde muhtarlarla bir araya geldiği toplantıda, milletin istiklal ve istikbaline sahip çıkma kararını her fırsatta ortaya koyduğunu söyledi.
1 Kasım’daki seçim sonuçlarını bu iradenin bir tezahürü olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah devlet, millet olarak bu kararlılığımızı sürdürecek, 2023 hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız” diye konuştu. Erdoğan, Suriye ve Irak merkezli gelişmelerin ateşinin, terör örgütlerinin kışkırtmaları ve uluslararası güçlerin çeşitli hesaplarıyla her geçen gün daha da arttığına işaret ederek, “Maalesef tüm bu hesapların içinde bölgede yaşanan derin insani dramın payı çok az. Biz tabii bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz onların bu tür tavırlarına aynı şekilde cevap vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Ne zaman, nerede, neyi ve nasıl konuşacaklarını gayet iyi bildiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Türkiye gibi meseleye kardeşlik ve komşuluk hukukuyla yaklaşan 1-2 ülke dışında herkes bölge üzerinden kendi stratejik hesaplarını tahkim etmek peşinde. Biz Suriye’de katledilen 400 bine yakın insanın evinden, yurdundan edilen 12 milyon insanın derdiyle dertleniyoruz. Bunun için çatışmaların başladığı günlerden beri ‘açık kapı politikası’ uyguluyor, bize sığınan herkese kucak açıyoruz. Şu anda ülkemiz toprakları üzerinde 2,5 milyon Irak ve Suriyeliyi biz misafir ediyoruz. Akdeniz ve Ege’de batan, batırılan botlardaki, teknelerdeki mültecileri bizim sahil güvenlik botlarımız topluyor, ülkemiz topraklarına getiriyor. Şu ana kadar 70 bin ‘çocuk-yaşlı, erkek-kadın’ demeden o denizin azgın dalgalarından toplayan bizim sahil güvenlik botlarımız ama birileri de o botları şişlemek suretiyle o insanları ölüme mahkum ediyor. İşte bizim insani yaklaşımımız bu. Vaktinde yetişip de kurtaramadığımız çocukların, kadınların, erkeklerin sahile vuran ölü bedenleri karşısında milletçe bizim yüreğimiz parçalanıyor. Onların böyle bir derdi var mı? Yok.”
‘NİCE AYLAN’A RAĞMEN YÜREKLERİ YUMUŞAMADI’
Avrupa ülkelerinin minik Aylan’ın görüntüsünün ardından bu konuyla “güya” ilgilenmeye başladığını ifade eden Erdoğan, “Buyurun, dün bir yavru daha vurdu Çeşme sahillerine. Halbuki o günden bugüne nice Aylan’ların cansız bedenleri kıyılarımıza vurdu ama kimilerinin yürekleri hala yumuşamadı. Bu meseleye sadece kendi güvenliklerini ve refahlarını koruma kaygısıyla yaklaşanlar karşısında biz, insani duruşumuzu korumaya devam ediyoruz, devam edeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliğinin sığınmacılara yönelik Türkiye’ye yapmayı taahhüt ettiği yardımın sadece mevcut çabaları kolaylaştıracağını belirterek, şöyle konuştu:
“Bu yardım bizim bütçemize girmeyecek, bu yardım Suriyeli kardeşlerimize gidecek. Yani burada kimse de bir ianede bulunmasın, ‘bir lütuf yapıyormuşuz’ havasına da girmesin, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Şu ana kadar biz 9 milyar doları zaten harcadık. Türkiye yaklaşık 5 yıldır ciddi hiçbir yardım almadan bu meselenin üstesinden kendi imkanlarıyla gelmeyi başardı. AB o yardımı yapsa da yapmasa da biz kardeşlerimize, komşularımıza sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Türkiye’nin yükünü paylaşmak yerine sorunun kaynağı durumundaki Esed rejimine ayakta tutmanın peşine düşenlerin eline ölen, öldürülen her masumun kanı bulaşmaktadır. DAİŞ terör örgütü bölge üzerinde hesabı olan herkesin kullandığı bir araç, kukla, bahane haline dönüşmüş durumdadır.”
Terör örgütü DAEŞ’in Esed rejimiyle müşterek yanlarının olduğunu dile getiren Erdoğan, “Bunların birbiriyle çatışıyor görünmesine bakmayın. Petrolü rejime satan o. Rusya vatandaşı olan iki kişi, aynı zamanda Suriye vatandaşı olan bu kişiler, petrolü alıyor hem rejime hem dünyaya satıyor” ifadesini kullandı.
Bununla ilgili fotoğrafların basın yayın organlarında yayımlandığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu örgütle ciddi bir mücadele ortaya koymayanların aynı bahaneyle Suriye’de askeri varlık gösterme konusunda çok hızlı ve cevval olduklarını görüyoruz. Bunlar yavuz hırsız. Hani bizde bir söz var ya, ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış’ bunların yaptığı bu. Biz Suriye meselesine asla onlar gibi bakmadık, bakmayız” değerlendirmesinde bulundu.
‘ULUSLARARASI TOPLUM İÇİN ZORUNLULUK’
Erdoğan, Suriye halkının 5 yıla yakın süredir yaşadığı acıların, maruz kaldığı zulmün tüm insanlığın yüzünü kızartmaya yetecek boyuta ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
“Artık bu meseleye bölgenin tarihi ve gerçekleri ışığında makul, mantıklı ve sürdürülebilir bir çözüm bulmak uluslararası toplum için ahlaki bir zorunluluk haline geldi. Bu bakımdan terörden arındırılmış güvenli bölgeler oluşturulması ve ılımlı muhaliflere yönelik eğit-donat programı tekliflerimizin süratle hayata geçirilmesinde ısrarcıyız. Bölgeye yönelik müdahalelerin bir aracı olarak kullanılmakta olan DEAŞ’e ve rejime karşı sonuç alıcı bir mücadele ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütünü veya örgütlerini kullanmak yeni sorunlara yol açmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Çözüm, Suriye halkına, kendi geleceğini kendisinin kurabileceği güvenli ortamı tesis etmektir. Biz bu doğrultudaki çabalarımızı sürdürüyoruz. Suriye’deki soruna samimi çözüm arayan herkesi de bu gayretimize destek vermeye çalışıyoruz.”