Gelirsin…Görürsün…Ölürsün, kalırsın… dediler ama biz geri döndük ve Erzurum’u yazdık…
Sen bir başkasın Erzurum; her ilçesinde bir iklim tipini, her ailesinde bir Azerbaycan sevdalısını barındıran toprak…
Son
Son yazıyorum da, ama hala not defterimde 2011’den aramağa kalktığım bilim adamı Cengiz Alyılmaz, tarih uzmanı Gürsoy Solmaz, Azerbaycan Edebiyatına Türkiye’de babalık yapan Sedat Adıgüzel ve Türklere yapılan soykırım tarihi ile ilgili çalışmaları ile ün kazanmış Erol Kürkçüoğlu ile röportajlar duruyor. Tabii sırası ile. Zaten yazmıştım ya arkadaşlar, Erzurum’u anlat anlat bitmezmiş, bir türlü bitiremedim. Ama öten yazımda söz verdim; bu gün Erzurum’da ikamet eden bir aileni tanıştıracam sizinle: Güneş çiftini.
-Her sabah yeniden başlarım
Olsa da kaldığım yerden…
seher yeli yüzüme vursun
Güneşin doğduğu yerden…
O şair değil, Iğdır Küllük köyünde doğmuş. Şimdi Erzurum’da avukatlık yapıyor. Bense onu şiirinden ve arzularından değil Iğdır Belediye başkanlığına aday olduğu zaman tanımışım. Belediye başkanlığını kazanamayanda ki, zaten bizim için önemli olan toprağımızdan birinin kazanmasıydı, kinimizi ona dökmüşüz. Yanlış yorumlarla yanlış algıladığım bu adamı 3.Erzurum Kitap Fuarındaki standımızın önünde görende şaşırmıştım. O beni tekrar tekrar şaşırttı; insancıllığı, bilgisi ve tüm yönleri ile. Eşi ve çocukları ile tanıştım. Erzurumluların Güneş ailesine yaklaşımını gördüm ve içimden bir teessüf geçti; Çok önemli stratejik nokta Iğdır için bu ziya, bu bilgi ve beceri önemlidir. Amma Gündüz Güneş Erzurum’u tercih etmiş. Mahalli siyasete meydan olan Iğdır’ın önemini bence Iğdır Belediye seçimlerinden sonra İstanbul Hrant Dink Vakfının yeni seçilmiş başkanla görüşe gitmesi ve o görüşte masaya koyulan konular daha net belli ediyor. Ama şair söylemiş ha, maalesef ne Iğdırlılar bunun farkında, ne hükmü geçen parti ve o partinin rehin aldığı; önce vatan değil, önce partim düşüncesinden kopa bilmeyen beyinler…malesef..
13 gün süren seferimiz boyu her gün görüştüğümüz ve teker teker tartıştığımız konular bitmiyor. İçindeki en bakir ve saklı bir yerde dava arkadaşlarından, ilinden, yurdundan kırgınlığını duyuyorum. O sessiz çığlığı görüyor gibi oluyorum, ama yok diyor öyle bi şey yok. Tüm seçki zamanında baş verenleri teker teker anlatır, sorularıma verdiği cevaplarla uzaktan yalnızca baktığım ve acı acı olamaz dediğim Iğdır olaylarına (zaman gelecek bu olaylar incelenecek ve tarih o ihanetkarları af etmeyecek) lamba tutuyor. Belediye ve diğer seçimlerde kim olur olsun AKP den olmasın iddiasına bu ne zihniyet deyip tepki verdiğim için beni düşman ilan eden arkadaşlarım dahil söylediklerini, kendi iddialarımı anlatıyorum ve tekrar maalesef diyorum. Iğdırlı birinin, Vatan sevdalı birinin orda bulunması tarihi açıdan çok önemlidir düşüncemizin ışık tuttuğu olayların perde arkasını anlatıyor ama her elim not defterine uzananda olmaz diyor, bunlara dokunsak, tirajlarsak uduzan Iğdır olacak. İlla bu seçimlerde Millet Vekilliğine aday olun söyleyip tekit ediyorum. Avukat bey her defasında muhabbetin akarını değişiyor. Gündüz Güneşi görmeden bilmeden bu kadar suçladığım için utanıyorum da ama belli etmeğe fırsat vermiyorlar. Ne kendisi, ne hanımı Handan Güneş. Handan Güneş Kültür ve Turizm İl Başkan Yardımcısıdır. Güneş cifti Erzurum’da bir çok soydaşlarımızın üz tuttuğu bir unvandır. Fuar boyunca standımızı ziyarete gelen soydaşlarımıza tanıdı tanımadı ‘problemleriniz olursa biz varız’ diyen bu ciftin başını hep kalabalık gördüm. Erzurum’daki Azerbaycanlı öğrenciler, orda ikamet eden soydaşlarım, Iğdır’dan çeşitli işler için Erzurum’a gelenler ve… Erzurum’la tanışlık, bana kalan kısıtlı saatleri görmeli yerleri gezmek de onların yardımı ile oldu. Zamanlarını almayım, kimseye yük olmayım düşüncesi ile ne kadar kendi başıma bir plan yapıp onları zahmete sokmak istemesem de, hep erken davranıp ev sahipliğini üstlendiler.
Gelmeli, görmeli ve ölüp kalmalı Erzurum…
Bu memlekete ayak bastığımız andan alem karışmıştı; rüzgardan sonra; önce kar sandığım dolu yağmuruna tutulmuş, ardından MHP Erzurum İl Başkanı istifa etmiş, ardından Oltu taşı ile bağlı Erzurum Valisi Ahmet Altıparmak soruşturma başlatmış ve…
Önce ondan başlayım ki, Erzurum doğanın koynunda bir müze. Abartısız filansız böyledir. Ayağına bir taş takılarsa ve eğilip o taşı alarsansa sakın atmayı düşünme; illa bir tarihi geçmişi vardır. Çünkü Erzurum’da tarih taşlara yazılı. Kısa lap kısaca anlatayım:
Oltu ilçesinin simgesi Oltu Taşı
Bu kadar eğitim ve övgüye rağmen vandal’ın nerden çıktığı belli olmazmış.
10 bin yaşı olduğu ispatlanan Oltu ilçesinde 25 Mart Gençlik Parkı’nda bulunan 5 metre uzunluğunda 2.7 metre kalınlığındaki dikili taşın üzerine sprey boya ile “Devrimci Sol” diye yazan Vandal gibi. Diğer bir Vandal ise o yazıyı spiral ile taşın üzerindeki yazıyı silmeye çalışan ve hasar gören kısmı çamurla kapatarak yapılan işlemi saklamağa çalışan görevli.
Tarihe bu şekilde vurdum duymazlık daha nerde var tespit edilemez, Çünkü bir nece saatlik istirahat için gittiğimiz Erzurum Evleri de dünyanın en zengin müzelerine taş çıkarttırıyor. Amma tarihi abide yok, sadece bir işletme listesinde yer alıyor.
Aziziye ve Mecidiye tabyaları korunsa ve çalışmalara tabi tutulması için TC Parlamentosuna teklifler taşınsa da, Erzurum’un sosyal hayatına katkısı bulunmuyor. Yani Erzurum’un turistik haritasında önemli yer alan bu mekanlara ulaşım hattı kurulmamış. Dünya tecrübesinde turist akınından ekonomisini sağlayan kifayet kadar ülke var. Maalesef bu tecrübe Erzurum’da dikkat çekmemiş.
En çok hayret ettiğim çay evlerindeki mini kütüphaneler ve bu kütüphanelerde bulunan eski kitaplar oldu. O kitabpların içinde Azerbaycan yazarları da var.
12 gün son bulur. İstanbul’u özlemişim. Erzurum’dan ayrılmak da ağır geliyor. Sokakları ve apartmanları ile ilk gençliğimi yaşadığım memleketi hatırlatan bu vadiye sadece aşık olmuşum. Hava limanına acele etsem de Gündüz avukat olmaz deyip ısrar ediyor; buranın Çağ Kebabını ve Kadayıf dolmasını yemeden gedemezmişim. Uçağı kaçırsam telaşıma Handan hanım bi şey olmaz diye yanıt veriyor: ‘Bomba ihbarı yaparız, durdururuz.’ Haber programlarından birinde izlediğimiz bu olayı hatırlayıp kahkayı patlatırız. Ve…
Muammer Ustanın Lokantası.
Adamı görende hayretlenirim:
-Nerden tanışırız?
-Televizyondan.
Evet özüdür; anlattığı tarif üzere pişirmeğe kalktığım kadayıf dolmasının malzemelerini yakıp kavurup çöpe atmağa mecbur olduğum usta. Tabii, hiç çaktırmadan yemek için kadayıf dolması istiyorum, ama Güneş ailesi ısrarlıdır. Erzurum’a gelen Çağ kebap yemeden gedemez. Hala onların misafirisin bu konu hiç tartışılmaz. Geç kaldığın uçağı bomba ihbarı ile durdurmağa söz veren adamın bir kebap ısrarını geri çeviremezsen tabii ki, Ben de şart koşurum; Muammer usta ile bir resim çektiricem.
Bu da hava limanı. 12 günde sevdiğim bu çiftle vedalaşırım. Koltukta yerimi rahatlayıp çamdan Erzurum’a boylanırım; masallar şehrine. Rüzgar mı var, kar mı yağıyor? Bense sanki geçe ışıklarının aydınlattığı uzaklardan bir papatya görür gibi oluyorum.
Köydeki evimizin bağçasında papatya çimen gibi olurdu. Komşular deste ile yolup götürürlerdi. Annemin arkadaşları sürekli bize oyun gibi gelen seviyor sevmiyor denemesi yapardılar bu çiçeğin leçekleri ile. Bense sadece seviyordum o çiçeği; kokusuna ve misyonundan dolayı. Hiç zaman sevmiyor la bitmiyor bu çiçeğin leçek sayısı. Bu papatya da o bitmeyen sevginin simgesi olsun sizin için…