Şebnem Karslı’nı sadece bir yazar gibi tanıtmak istemiyoruz. O hem de Azerbaycan yakın tarihini kuranlardan ve yaşayanlardan biri; genel anlamda bu tarihle doğmuş, büyümüz, yaşamış ve faaliyette bulunmuş bir vatansever. Yazması da sevgiden doğur desek daha isabetli olur düşünürüz. Kendisi de öyle söylüyor:
Şebnem Karslı: Hedefim Azerbaycan’ın Yakın Tarihini Roman Dili İle Okurlara ve Geniş Kitlelere Sunmaktır.
Hocalı Haber: Türkiye’de ilk kitapların yayınlandı ve katıldığın fuarlarda imza günlerin oldu. Fuarlar ve kitaplarınla ilgili düşüncelerin nelerdir?
Şebnem Karslı: Türkiye’ye taşındığım ilk günden bir yazar olarak hedefim daha büyük kitlelere ulaşmaktı. Bunun için Türkçe yazmam gerektiğini anlıyordum ve üç sene boyunca sadece yazdım. 2012’de Azerbaycan’da yazmış ve yayınlamış olduğum ‘Sene 2087’ romanımı Türkçeye çevirdim. Daha sonra hayatımda ilk defa Türkçe bir roman yazdım – ‘Elimi tutar mısın’. İlk denememdi ve bu iki romanı okurlarla buluşturduğum için çok mutluyum. Kitap fuarları buradaki okurlarla buluşturdu beni. Erzurum ve Kocaeli kitap fuarları benim ilk adımlarımda uğurlu geldiler.
H.H: Bir seferde iki roman. Çok cesaretli bir adımdı. Cesaretli olman özgeçmişinle mi alakadar ya ünlü olmak arzusu mu?
Ş.K: Söylediğim gibi aslında romanların biri çeviriydi. ‘Elimi tutar mısın’ yeni roman sadece. Cesaretli biriyim özgüvenden ziyade merak vardı. Türkiye büyük bir nüfusu olan memlekettir bizim oralara – Azerbaycan’a benzemez. İki romanla kimse bir anda ünlü olamıyor bu yolda daha çok çalışmak gerekiyor. Zaten ünlü olmak gibi bir derdimiz de yoktur. Ben burada edebiyatı temsilen yazıyorum ve yolun sadece başındayım.
H.H: Okurlar için romanlarının konusundan bahseder misin?
‘Sene 2087’ ütopist bir üslupta yazıldı. Üçüncü Dünya Savaşı olmuş ve sonrasında dünya yeniden kurulmuş. Bu yeni düzende kendi geçmişlerini araştıran iki tarihçi buluşuyor ve kesişen hayatları roman konusu oluyor.
‘Elimi Tutar mısın’ romanı ise derin devlet tarafından şantaj edilerek kendilerine yancı yaptırılan bir genç kızın öyküsüdür. Bu romanı yazarken Bakü’de sık sık duyduğumuz ‘şehir efsanelerini’ kullanmışımdır.
Romanlarımdan bahsetmeyi pek sevmem. Bu işi okurlara bırakmak en iyisi bence.
H.H: Kocaeli Kitap Fuarında Çağdaş Azerbaycan edebiyatı konusunda konferans verdin. Konuşma çok ilgi ile karşılandı.
Ş.K: Evet benim için bir ilkti. Edebiyatçı değilim ben ve o konuşmayı da sadece iyi bir okur olarak yaptım. Dinleyicilere Azerbaycan edebiyatının bu günkü en iyilerini tanıtmak istedim. Umarım ilgi doğura bilmişimdir. Fuardan sonra öğrencilerin savaş ve savaş sonrası göçmen edebiyatı konusunda sunduğum Agil Abbas, Elçin Efendiyev, İlkar Fehmi, Şerif Ağayar ve diğerlerinin kitaplarını sormaları beni mesut etti. Genç şairlerimizden çevirdiğim örnekler de ilgi ile karşılandı. Bulduğum her fırsatta Azerbaycan edebiyatını tanıtmaya devam edeceğim.
H.H: Planların nedir?
Plan yapmıyorum. Daha çok kendime hedef belirliyor ve onun üzerinden adımlıyorum. İlk hedefim direk Türkçe yazmak ve ilk romanımı sunmaktı. Bu adımı geçtim Allah’ın izniyle. Bundan sonra hedefim Azerbaycan’ın yakın tarihini roman dili ile okurlara ve geniş kitlelere sunmaktır. Nasıl ki dünyada Yahudi soykırımı kitaplar ve romanlarla tanıtıldı ve geniş kitlelere kendi gerçek hikayelerini bu şekilde sundular ben de bu konuda kendime hedef belirledim. Bu ilk denememdi sanki kendime dil sınavı sunmuştum. Bundan sonra Türkçe yazdığım romanların konuları hedeflerime uygun olacaktır.