Serçe ile Avcı
Avcının kurduğu tuzağa düşen ‘’Kuş’ onu yakalayan avcıya seslenmiş.
–Ey avcı! Sen hayatında birçok sığır ve koyun yemiş, birçoğunu da kurban etmişsindir! Onların koca koca etleriyle doyamadın da, şimdi benim şu minicik bedenimle mi doyacaksın? Beni serbest bırak da, sana üç öğüt vereyim.
O üç öğüdümün;
– birincisini senin elinde,
– ikincisini samanla karışık balçıktan yapılmış damının üstünde,
– Üçüncüsünü de ağacın üstüne konunca söylerim.
Sen de , bu üç öğütle çok mutlu mesut yaşarsın!
Elinde iken vereceğim öğüt şu:
“Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma!”
Kuş, bu değerli öğüdü söyleyince, kendini yakalayan el gevşemiş, o da özgür olmuş, uçmuş duvarın üstüne konmuş ve ikinci öğüdünü söylemiş.
“Bir de geçmiş gitmiş şeye sakın üzülme! Bir şey senden geçip gittikten sonra, geçmişe acımak, geçmişe özlem duymak boştur.”
Ve sonra eklemiş:
“–İçimde 50 gram büyüklüğünde çok kıymetli, eşi bulunmaz bir inci var! O inci, senin de, çocuklarının da hayatını kurtarırdı zengin olurdun! Fakat, kısmetin değilmiş; dünyada eşi bulunmayan o inciyi kaçırdın!”
Bunu duyan avcı feryat- figan ederek dövünmeye başlamış.
Minik kuş avcıya,
–Sen ne yapıyorsun ben sana az önce “Geçmiş için üzülme değmez” demedim mi?” .
-Madem inci elinden gitti, neden üzülüyorsun? Dediklerimi anlamadın mı? Ayrıca, sana,
-Olmayacak şeye sakın aldanma! Dedim.”
Sonra eklemiş,
–A akılsız, ben 50 gram gelmez bir serçe kuşu iken, içimde 50 gramlık inci nasıl bulunabilir?
Kuşun söyledikleri ile sarsılıp kendine gelen avcı,
–Peki demiş. ‘’Hadi, o üçüncü öğüdünü de söyle!”
“Tabi ya” demiş kuş. ‘’Öbür öğütlerimi çok tuttun, üçüncüsünü de söyleyeyim, öyle mi?
– Gaflet uykusuna dalmış bir bilgisize öğüt vermek, çorak bir yere tohum ekmektir.