Vefa Aktuz: Eger Ayasofya, cami deyilse İstanbul, benim değildir.
İstanbul (Konstantiniye) muhakkak feth edilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emirdi. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur. Hz. Muhammed (sas) hadisi kutsisinde böyle buyurmuş.
Fatih Sultan Mehmet han ilk Ayasofya’nı gördüyünde şu ifadeleri kullanmıştır.
Bende ki bu sevinci İstanbul’la zannetmeyi, zamanında Ak Şemsettin gibi bir alimin buluşuna seviniyorum .
Ayasofya, bir kimlik meselesidir; Ayasofya, bir aidiyet meselesidir.
Ayasofya, Fatih’le kurduğumuz bir bağ meselesidir.
Ayasofya, AK Şemsettin’le kurduğumuz bağ meselesidir. Molla Hüsrev ve Ali Kuşçu ile Evliya Çelebi ile nasıl bir bağ kurmak istiyorsak sorusuna aradığımız bir cevaptır.
Ayasofya, bir kültür meselesidir.
Ayasofya, kendisini bu topraklara ait hisseden bu tarihle bu coğrafyaya batan değerlerle ünsiyeti olan her kesin meselesidir.
Ayasofya konusuna sahip çıkmak için çok dindar olmak gerekmiyor. Farklı bir görüşe, siyasi bir görüşe farklı bir akıma mensup olabiliriz. Ayasofya, bütün bunların dışında tarihi sürekliliyini, tarihi fonksiyonunu tarihten günümüze intikal eden boyutun ele olarak Türkiye’nin meselesi olarak görmek zorundayız. Bu ülkeyle olan bağımızı görmek zorundasınız. Eğer bu ülkeyle olan bağınızı bu ülkenin tarihi bu milletin değerleriyle olan bağınızı vurgulamak istiyorsak bir aidat istiyorsak Ayasofya’ya böyle bakmak lazım.
Avrupa 1204 Enrukas Dondovo önderliyinde Venedikli bir komutan önderliyinde İstanbul’a geliyor. Harika bir şehir diyor boş ver Türkleri diyor. Ben, burayı yağmalarım. İstanbul’u harap ediyor. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyor. Ayasofya’da dansöz oynatıyor, içki partileri kuruyor. Ayasofya’da ne kadar altın, zümrüt, elmas, yakut varsa alıp götürüyor. Ayasofya meydanında bulunan altın süsleme Sen Marko katedralinin kapısında bulunan dört güzelleme heykelini alıyor. İstanbul’un en büyük hırsızı İtalya’dır. Bu gün Venedik’de , Floransa’da ,Viyana’da bulunan o güzel eserlerin tamamı İstanbul’dan götürülmüştür.
İstanbul, böyle zulüm Ayasofya, bunun gibi bir çok zulme uğradı.
Mustafa Demirkan hocamın Ayasofya camisinde okuduğu Ayeti kerime Bakara﴾114﴿ Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır. Ve Mustafa Demirkan hocamızın okuduğu Ayeti kerime tam bunun içindir.
Bu ayeti kerime ne Mustafa Demirkan hocanın kendi kelimesi ne de kimseye söylediyi bir cümle deyildir. Allah’ın emiridir.
Konunun Cumhuriyet Kurusu Türk Dünyasının banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlandığı çok üzücü ve kırıcıdır. Hatırlayalım ki 1922 yılında Yunanlar tarafından yıkılan Eskişehir’in Mihalıççık ilçesindeki Camiikebir Camii’ni 1930’yılında ATATÜRK parasını bizzat kendi bütçesinden karşılayarak yeniden inşa ettirilmiş. Bunun gibi bir çok örnek vardır.
Ayasofy’anın tekrar ibadete açılması bir ihtiyaç binaye değil. Bu hakkın ve hukukun yerine gelmesinin gereğidir. Bu İstanbul, benim elimde ve ben İstanbul’u fethettim, İstanbul, benim demeyin gereğidir. Başka hiç bir şey deyildir. Eger Ayasofya, cami deyilse İstanbul, benim değildir.