AYASOFYA, KİMLİK MESELESİDİR

0
379

 

Vefa Aktuz: Eger Ayasofya,  cami deyilse İstanbul,  benim değildir.

İstanbul (Konstantiniye) muhakkak feth edilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emirdi.  Onu fetheden ordu ne güzel ordudur. Hz. Muhammed (sas) hadisi kutsisinde böyle buyurmuş.

Fatih Sultan Mehmet han ilk Ayasofya’nı  gördüyünde  şu ifadeleri kullanmıştır.

Bende ki bu sevinci İstanbul’la zannetmeyi, zamanında Ak Şemsettin  gibi bir alimin buluşuna seviniyorum .

Ayasofya, bir kimlik meselesidir; Ayasofya, bir aidiyet meselesidir.

Ayasofya,  Fatih’le kurduğumuz bir bağ meselesidir.

Ayasofya,  AK Şemsettin’le  kurduğumuz bağ meselesidir.   Molla Hüsrev ve Ali Kuşçu ile Evliya Çelebi ile nasıl bir bağ kurmak  istiyorsak sorusuna aradığımız bir cevaptır.

Ayasofya,  bir kültür  meselesidir.

Ayasofya,  kendisini bu topraklara ait hisseden bu tarihle bu coğrafyaya batan değerlerle ünsiyeti olan her kesin meselesidir.

Ayasofya konusuna sahip çıkmak için çok dindar olmak gerekmiyor. Farklı bir görüşe, siyasi bir görüşe farklı bir akıma mensup olabiliriz. Ayasofya, bütün bunların dışında tarihi sürekliliyini, tarihi fonksiyonunu  tarihten günümüze  intikal eden boyutun ele olarak Türkiye’nin meselesi olarak görmek zorundayız. Bu ülkeyle olan bağımızı görmek zorundasınız. Eğer bu ülkeyle olan bağınızı bu ülkenin tarihi bu milletin değerleriyle olan bağınızı vurgulamak istiyorsak bir aidat istiyorsak Ayasofya’ya böyle bakmak lazım.

Avrupa 1204 Enrukas Dondovo önderliyinde Venedikli bir komutan önderliyinde  İstanbul’a geliyor. Harika bir şehir diyor boş ver Türkleri diyor. Ben, burayı yağmalarım.  İstanbul’u harap ediyor. Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyor. Ayasofya’da dansöz oynatıyor, içki partileri kuruyor. Ayasofya’da ne kadar altın, zümrüt,  elmas, yakut varsa alıp götürüyor.  Ayasofya meydanında bulunan altın süsleme Sen Marko katedralinin kapısında bulunan dört güzelleme heykelini alıyor. İstanbul’un en büyük  hırsızı İtalya’dır. Bu gün Venedik’de , Floransa’da ,Viyana’da  bulunan o güzel eserlerin  tamamı İstanbul’dan götürülmüştür.

İstanbul, böyle zulüm Ayasofya, bunun gibi bir çok zulme uğradı.

Mustafa Demirkan hocamın Ayasofya camisinde okuduğu Ayeti kerime  Bakara﴾114﴿ Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir.  Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır. Ve Mustafa Demirkan  hocamızın okuduğu Ayeti kerime tam bunun içindir.

Bu ayeti kerime ne Mustafa Demirkan hocanın kendi  kelimesi ne de kimseye söylediyi   bir cümle deyildir. Allah’ın emiridir.

Konunun  Cumhuriyet Kurusu Türk Dünyasının banisi  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bağlandığı çok üzücü ve  kırıcıdır. Hatırlayalım ki 1922 yılında Yunanlar tarafından yıkılan  Eskişehir’in Mihalıççık ilçesindeki Camiikebir Camii’ni  1930’yılında ATATÜRK  parasını bizzat kendi bütçesinden karşılayarak yeniden inşa ettirilmiş. Bunun gibi bir çok örnek vardır.

Ayasofy’anın  tekrar ibadete açılması bir ihtiyaç binaye değil. Bu hakkın ve hukukun yerine gelmesinin gereğidir. Bu İstanbul,  benim elimde ve ben İstanbul’u fethettim, İstanbul,  benim demeyin gereğidir. Başka hiç  bir şey deyildir. Eger Ayasofya,  cami deyilse İstanbul,  benim değildir.