Hasan Tahsin, Cumhuriyet karşıtlarınca neredeyse vatan haini ilan ediliyor

0
2380

GAZETECİ HASAN TAHSİN’İN SUÇU

İşgale tek başına karşı koyan gazeteci Hasan Tahsin şehit edildiğinde 31 yaşındadır. 1888’de Selanik’te doğan, asıl adı Osman Nevruz olan Hasan Tahsin’in İzmir’de attığı bu kurşun, Türk Kurtuluş Savaşının meşalesini yakar, tüm dünyaya Türk ulusunun bu işgali hazmedemeyeceğinin mesajını verir

 

İlkbahar vedaya hazırlanmakta İzmir’de. Rum mahalleleri evlerini mavi-beyaz Yunan bayrakları ile süslemekte sakınca görmüyor. Türk mahalleleri huzursuz, içleri kan ağlıyor. Duyarlar ki İzmir Yunan’a verilecek. Bir şey yapamamanın acısı içinde umutsuzca bir mucize bekliyorlar.

Tarih 14 Mayıs 1919. İngiliz Amiral, İzmir’deki 17.Kolordu Komutanı Nadir Paşa’ya verdiği notada Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesi gereği kentin işgal edileceğini bildirir. Durumu İstanbul’a ileten Nadir Paşa, hükümetten işgalin antlaşmaya uygun olduğu, karşı konulmaması emrini alır.

Vatanseverler halkla birlikte gece Yahudi Mezarlığında bir toplantı düzenler. Gece yakılan ateşin etrafında toplanılır. İşgale karşı Redd-i İlhak bildirisi hazırlanır. Elle yazılıp çoğaltılarak her yere dağıtılır. Halk, Ali Nadir Paşa’dan silah ve mermi ister, yanıt olumsuzdur. Çaresiz dağılıp işgal beklenmeye başlanır.

(Ali Nadir Paşa, Kurtuluş Savaşı sonrası bu davranışı yüzünden Harp Divanı’nda yargılanır.)

Ve Mayısın 15’i. Kilisenin çanları, bandonun Yunan Marşı, Rum halkının sevinç çığlıkları eşliğinde Yunan askeri İzmir’e ayak basar. Silahlı Rumlar alay çevresini kuşatmış. Yunan bayrağı en önde başlar yürüyüş. Rumlarda coşku son haddinde. Türkler ise ümitsiz olanları izlemekte.

Alay Kokaryalı tramvay durağına gelince birden kalabalık arasından uzun boylu, siyah elbiseli bir adam fırlar ortaya. En öndeki bayraktarı bir kurşunla yere yıkar. Böyle bir tepki beklemeyen Yunan Alayı komutanları dahil geldikleri yöne kaçmaya başlarlar. Halk umutlanır, bu kurşuna yenilerinin eklenmesini bekler. Şaşkınlık kısa sürer. Bayrak mangası olay sonrası yan sokağa kaçan siyahlı adama yaylım ateşi açar. Bu yiğit adam sokağın diğer yanından gelen askerlerin de ateş açması ile iki ateş arasında kalır. Tabancasındaki mermileri bitince cansız yere yığılır. Öfkeli askerler cesedini defalarca süngüler.

Aslında bu onun ilk olayı değildir. Trablus Savaşı’nın sürdüğü günler. Paris’te iken bu savaşla ilgili bir filmin oynandığını duyar. Heyecanla filmi izlemeye koşar. Film başlayınca yerinde duramaz hale gelir. Filmde Türkler kötü, barbar ve zalim olarak gösteriliyor, Trablus’a saldıran İtalyanlarsa mazlum. Seyirci perdede Türk askerlerini görünce yuhalıyor, İtalyan askerlerini alkışlıyor. Osman dayanamaz. Sandalyeyi perdeye fırlatır, ardından kendisi sahneye fırlar. Fransızca “Işıkları yakın” diye bağırır. Seyirci şaşkın, makinist filmi durdurur, ışıklar yanar. Osman öfkeli bir halde: “Benim sizlerden ne farkım var? Aynı Sarbonne Üniversitesi’nde okuyor ve sizin dilinizi konuşuyorum. Ben Türküm. Türkler bu filmde gösterildiği gibi vahşi ve zalim insanlar değildir. Onlar da en az sizin kadar uygardır.” der. Sinema yöneticisinin şikâyeti üzerine birkaç polis salona girer. Osman haklı olmanın verdiği cesaretle polislere: “Olaya sebep olan benim, buyurun gidelim!” der.

Bu yiğit, işgale tek başına karşı koyan gazeteci Hasan Tahsin şehit edildiğinde 31 yaşındadır. 1888’de Selanik’te doğan, asıl adı Osman Nevruz olan Hasan Tahsin’in İzmir’de attığı bu kurşun, Türk Kurtuluş Savaşının meşalesini yakar, tüm dünyaya Türk ulusunun bu işgali hazmedemeyeceğinin mesajını verir. 1973’te anısına İzmir Konak Meydanı’nda “İlk Kurşun Anıtı” dikilir. İşte Hasan Tahsin’in kısa ama onurlu öyküsü böyle.

Ne acıdır ki Cumhuriyet düşmanlarının itibarlarının iade edilmeye çalışıldığı, adlarının hastanelere verildiği günümüzde Hasan Tahsin, Cumhuriyet karşıtlarınca neredeyse vatan haini ilan ediliyor. Bir TV kanalında program sunucusu Mustafa Armağan “Aslında işgali kabul etmiştik. Katliamın sorumlusu, bir savaş suçlusu, kahraman ilan edildi” diyerek bu kahramanı savaş suçlusu ilan etti. Ne yapmıştı Hasan Tahsin? Bu işgali kabul etmeyip gövdesini vatan topraklarına siper ederek düşman askerlerine ilk kurşunu sıkmıştı. Anladığım kadarı ile Armağan’a göre Hasan Tahsin o kurşunu sıkmamalı, padişahın emrine uymalıymış. Onun yüzünden İzmir’de çok insan öldürülmüş. Tecavüzler olmuş.

Bazı tarihçi geçinenler “İlk kurşunu Hasan Tahsin atmadı, daha önce Hatay-Dörtyol’da atıldı.” diyor. Doğru işgallere karşı ilk direniş Dörtyol’da Kara Hasan tarafından yapıldı. Batıda ise Hasan Tahsin tarafından İzmir’de. Peki, ne fark eder? İlk olay gerekli kıvılcımı çaktırmadı demek ki! Bir işgal sırasında düşmana ilk kurşunu atanın önemi yok mudur? Tıpkı Maraş’ta Sütçü İmam gibi. İşgale tepki koyanları ”Savaş suçlusu” ilan eden bir düşünceyi anlamak mümkün değil. O zaman ülkeyi ele geçirmek isteyen her işgalciye buyur diyelim. Sakın ola ki karşı koymayalım. Yoksa savaş suçlusu mu oluruz?

“Bir toplumun tarihine bakış açısı nasıl bozulur?” diye merak ederseniz Türkiye’nin son 5 yılını inceleyin. Yapılan ve yapılmaya devam eden, halkın değerlerine saldırmak, değiştirmek veya tamamen silmektir. Neden kendi övünmemiz gereken değerler karalamaya çalışılıyor? Amaç ne? Ben biliyorum aslında. Size göre Iraklılar ABD’ye karşı savaş suçu mu işliyorlar? Bu ne büyük kin? Bu ne cumhuriyet düşmanlığı böyle? Tek cümle “Yazıklar olsun” diyorum.200px-Osman_Nevres

GÜNAY ÖZBEK
habertire.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.