TÜRKİYE EDEBİYAT TARİHİNDEN; ARA NESİL ve SERVETİ FÜNUN DÖNEMİNDE ELEŞTİRİ  

0
209

 

Huraman Kadimova
Doc.Dr.

                                                     ÖZET

Tanzimatla Serveti Fünun arasında yer alan Ara Nesil olarak adlandırılan dönem ve Serveti Fünun Türk edebiyatının Batıllaşması noktasında farklı edebi türlerin denendiği ve Türk edebiyatına kazandırıldığı dönemlerdir. Bu dönemde Tanzimatla başlayan Batılı edebiyat anlayışı Serveti Fünun döneminde teknik açıdan başarılı yapıtlar ortaya koymuştur. Edebi eleştiri de bu dönemde gelişme gösteren türler arasındadır.

 

Anahtar kelimeler: Serveti Fünun, tenkit, Ara Nesil, Batılılaşma

 

                                                 GİRİŞ

19.yy’da Türk edebiyatına yeni türler girmiş, yeni edebiyatın kuralları belirlenmeye başlamıştır. Yeni türler konuşulup tartışılırken tenkit edebi bir tür olarak ciddi bir ivme kazanmamıştır. Tenkit alanında yapılanlar eksik ve bireysel kalmış ancak tenkitin Türk edebiyatında edebi bir tür olarak yer alması bu dönemde söz konusu olmuştur. Tenkit “yeni bir edebi şube” olarak edebiyat mahfillerinde tartışılmaktadır. Eleştiri, zaman, mekân, tekâmül, taklit, estetik, edebi eser gibi kavramlar çok boyutlu bir şekilde incelenip konuşulmaktadır.

Recaizade M.Ekrem Muallim Naci tartışması, Ahmet Mithat Efendi ve Serveti Fünuncular arasındaki Dekadanlar tartışması, abes muktebes tartışması eleştirinin örneklerindendir.

 

  1. Ara Nesilde Eleştiri

Tanzimat dönemiyle Serveti Fünun arasında yer alan bu dönemde öznel  eleştiri kadar nesnel eleştirinin de örnekleri verilmiştir. Değerlendirmelerde zaman zaman duygusal tepkiler görülmekle birlikte eleştiri krıterlerine göre değerlendirmelerin de olduğu görülmektedir.  Menemenlizade Tahir, Divan edebiyatında critigue kelimesine karşılık muahezelerin de kullandığı, fakat uygulamada Avrupalıların anladığı anlamda eleştirinin bulunmadığını söylemektedir. [1]Sanatın fayda esaslı olduğundan hareketle eleştirinin, dürbîn-i tedkik (inceleme dürbünü) olmanın yanında yapıtı derinliğine inceleyip değerlendirmeyi bilmeyen halka yol göstermek gibi işlevinin olduğu belirtilmektedir.

Mehmed Ziver’e göre eleştirmen çok dikkatli ve düşüncelidir. Müdekkik daima kamilane ve hakimane hareket etmelidir. Eleştirmen öncelikle objektif bir tavra sahip olmalı, her türlü kişisellik ve hissilikten kendini kurtarmalı, ayrıca inceledikleri her esere insaf gözüyle bakmalıdır. [2] Bizde eleştiri denilince ‘ meram ve maksadı tayin etmeksizin tulumbacı vari sövüp saymak anlaşılır. O kadar ki basın hayatımızda bugüne kadar görülen edebiyat eleştirilerinin hiçbiri “edibane” hitam bulamamıştır. Çünkü eleştiri diye yazılanların çoğu “edebe, namusa, insaniyete riayet olunmayarak” kaleme alınmıştır. Öteden beri basınımızda herkes “hürriyet ve müsavat” şartları içinde bulunulması sebebiyle fikirlerini arzu ettiği biçimiyle ortaya koyabilmektedir. Ne yazık ki bu serbestlik ve sınırsızlık ortamından yazarlarımız kötü şekilde yararlanmakta ve türrehatla dolu fikirlerine karşı koyan bir muhatap bulamayınca da meydanı boş bularak kendilerine tavus kuşu gibi önem vermeye kalkışmaktadırlar. [3]

Ziver’in tespitlerinde dönem edebiyatında şahsiliğin ön planda olduğu ve eserin edebi ölçütlere göre değerlendirilmesinin söz konusu olmadığı ve eleştirinin hakarete eş değer olduğu anlaşılmaktadır.

Dönemim sanatçılarından Ali Ekrem’e göre eleştiri, ayrı bir sanat ve bilim kolu durumuna gelmiştir. Hatta bütün bilim ve sanat alanlarına rehber ve öncelik etmektedir. Eleştirmenin, “üstad-ı ictihadı, münekkid-i fezail nihadıdır”derken yazarı teşvik ettiğini ve okuyucunun esere rağbet etmesini arttırdığını söylemektedir.

Mehmet Refet İntikat yazısında eleştirinin insanın doğasındaki şüpheden doğduğunu ifade etmektedir. İnsan hakikati şüphe ederek bulmaktadır. Türki insanı atalarının olağanüstü gayretlerle ortaya koymuş oldukları edebiyat, bilim ve sanat ürünlerine “meclub-ı hakikat” olarak, “zevki hakikatte arayarak” bakmaktadır. Artık bilim ve kültürde açılan bu yeni yolu bir “meş’ale-i irşad” olarak geçmek için eski edebiyat ve sanat ürünlerine “irca-i nazar” eyliyor; verilen fikri haliyle kabul etmiyor, şüphe ediyor” ifadeleriyle artık eserlere şüpheyle bakıldığını söylemektedir. “intikad-ı edebi, edibe, millete reber-i mütalaat olur.” “Fikr-i beşeri tahlil edecek, kalbi beşere neşter-i tedkikini saplayacak şair değil, mütefennin müntekiddir.” “Bir müntekid bir ehl-i teşrihe benzer. Einde hakikat cuyane salladığı neşter-i tedkikini edibe, asar-ı edebiyeye uzatır, onları parçalar, bu edibin şu eser-i edebiyi vücuda getirmek için takip ettiği fikri, tabi oldupu kavaidi, hisseylediği ızdırabı göstermeğe çalışır. Muharririn tabiatını, mizacını tetkik eder, muharriri te’lif-i esere sevk eden hadise-i hayatiyeti, ilkaat-ı tabiatı muhitayı piş-i nazara alır. Müntekid yalnız bir hadiseyi bir eseri esbabı mucibe ve netayic hâsılasıyla takib eder. Bu suretle eser nevakıs veya meziyât-ı kamilesiyle vücud eder.” Eleştirmenin nelere dikkat etmesi gerektiğini ve eleştirinin faydalarını ifade etmektedir.

 

  1. Serveti Fünun Döneminde Eleştiri

 

       Batı edebi türlerin Türk edebiyatında başarılı örneklerinin verildiği Serveti Fünun döneminde edebiyat hakkında değerlendirmeler yapılarak eleştiri türüyle ilgili önemli çalışmalar yapılmıştır. Edebi türlerin nasıl olması gerektiğinin tartışıldığı makaleler yazılmıştır.

                 

Halit Ziya Uşaklıgil “Hikâye” isimli eserinde tahkiyeli eserlerin ortaya çıkışını, gelişme seyrini anlatmıştır. [4] Batılılaşmanın en ateşli savunuculardan ve Serveti Fünun edebiyatının en önemli sanatçısı olan Tevfik Fikret şiirde modern teknikleri ilk kullananlardan olmuş ve şiirle ilgili Güzellik isimli makalesinde düşüncelerini açıklamıştır. [5] Bu makalede güzelin faydalı ve gerçek olması gerektiğinin üzerinde durulmaktadır.

 

Tevfik Fikret’in “Muhasebe-i Edebiye” ismiyle başlattığı sohbetlerde sanat ve edebiyat hakkında görüşlerini açıklamış, eleştiriye katkıda bulunmuştur. Yazılarına Mukaddime’yle başlamış ve yazıların amacını açıklamış, yazılarda yeni edebi eserler tanıtılacağı, eserlerin benzerleriyle karşılaştırılacağını açıklamıştır. Fikret’e göre yazıları Avrupa’da edebî inceleme yazılarına benzediğini ifade etmektedir.

Dönemin önde gelen sanatçılarından Cenap Şehabettin, Batı edebi akımlarının Türk edebiyatına tanıtılmasında ve şiir ve tabiat arasındaki ilişkiye değinmiştir.

“Münekkid denilen sanatkâr, edebi eserlerdeki derin nüfuzunu okuyucularına yaymaya çalışır. Müntekidin kuvvetli münasebeti, bizim hâlâ zannettiğimiz gibi yazarlarla değil, kendi okuyucusu iledir; Her edebi eseri okuyan, o eserin sabâhat ve ülviyet mertebesini takdir ve tayin edebilir mi? İşte müntekid bu sanatın fikirlerinin yol göstericisidir. İntikad bir nevi şerhetme ve açıklama, bir nevi genişletme ve aydınlatmadır; müntekid, bütün ilmi unsurlarını, bütün meyan kudretini, görme nüfuzunu, his ve hayal inceliklerini, aklî şuâlarının tamamını edebî nefiselerin güzelliklerinin sırlarını keşfetmek için sarfeder. [6] Eserin değerini belirleyecek tek ölçütü eleştirmen olarak görmektedir ve zevk şahsî, güzellik ise izafidir. Bundan dolayı aynı esere farklı değerlendirmelerin yapılması söz konusudur. [7]

Nabızade Nazıım, Servet-i Fünun dergisinde divan şairleri için inceleme yazıları yazmıştır.

Hüseyin Cahit Yalçın, “Hikmet-i Bedayi” makalesinde eleştiri tarihinin önemli isimlerinden olan Hippolyte Taine’nin düşüncelerini anlatmıştır. [8] Yalçın, Kavgalarım kitabında ‘ Muallim Naci Gürültüsü, İkdam’ın Paris Muhabiri, Arapçadan Faydalanma Bahsi, Dekadan’lık Gürültüsü’nün dönemin eleştiri anlayışlarının başlığı olduğunu ifade etmiştir. [9] Yalçın, Eylül romanını şöyle eleştirmiştir:

“Rauf’un uslûbu;  sıçrayan, kayan, bazan aynı noktada didinen, döğünen, hırçın, gayrimemnun, mütelâşı uslubu; bu suretle geçici bir anda değişici, şimdi bir şey düşünürken şimd aksini iltizam edici ruh hallerini göstermeye ve hissettirmeye son derede uygun geliyor. Üslubun bu asabilikleri, bu intizamsızlıkları, alışmadığımız bir kelime ile fikrimize çarparak bizi tenbih edişleri; tahlil fikri pençesinde muzdarip, inleyen ruhların samimi mücadelelerinde bizi hazır bulunduruyor ve romanın beşer kalbine bu şiddetle nüfuz etmesi onun felsefî kıymetini artırıyor. Eylül,  Suad’la Necip’in bedbaht bir muşakası olduğu kadar belki daha çok aşk ve hayatın felsefesidir.” [10] Eylül romanında kullanılan dilin karakterlerin duygularını anlatmakta başarılı olduğu belirtilmektedir.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın özellikle Ahmet Rasim’le yaptığı edebiyatın mahalliliği konusundaki tartışmaları dikkat çekmektedir. Dekadanlık tartışmalarını Kavgalarım kitabında yayınlamıştır.

Mehmet Rauf, “Tekamül-i Tenkit” te Batılı eleştirmenleri tanıtmış, eleştirinin gelişim sürecini yazmıştır. [11]

“ Edebiyat ve Tenkitte Şahsiyet ve Gayr-i Şahsiyet Meselesi Mühimesi,

Ferdinand Brunetiere ile Anotole France’ın Bir Mübahesesi, Bazı Filozofların Bu Bab’daki Mütalaatı, Edebiyatı Cedidemizin Şimdiki Mesleği ” yazısında eleştirinin temel konularından olan objektif ve subjektifliği tartışır, objektif olunması gerektiğini savunmuştur.

Ahmet Şuayb, sadece eleştriyle uğraşmıştır. Eleştiriyle ilgili incelemeler yapmış, eleştirmenin özelliklerini Taine’nin görüşlerini esas alarak açıklamıştır:

“Fikr-i hakîrâname göre vazîfe-i tenkidi meslek ittihâz edenlerimiz evvela kendilerini yoklayarak bu cihetle istidat ve temayülleri olup olmadığını anlamalıdır. Saniyen tenkidin envâına, tarihine, tekâmülüne dair “tenkid”in müvellidi, vatanı olan yerlerde erbâb-ı iktidar tarafından muharrer âsâr-ı kemâli dikkatle okunmalıdır, salisen, bu muktedir münekkitler elyevm berhayat olanların her hafta tiyatrolara, romanlara,  âsâr-ı sâireyi edebiye ve felsefiyeye ait tenkîdatını takip etmelidir; rabian memleketimizde intişâr eden âsâr-ı mütenevviaya bîgâne kalmamalıdır; hâmisen münekkitlik için elzem olan ulûmu tamamen  hâiz olmalıdır;  sadisen samimiyeti asla terk etmemelidir. İşte ne vakit bu sûretle terbiye-i dimağiyesine hizmet etmiş münekktilerimiz yetişirse o zaman cerdelerimizin sütunlarında tenkid namına terkib hatiyeleri, kavâid dedikoduları, fesâhat oyuncakları, şahsiyyet gürültüeri görülmez…”

Ahmet Şuayb’ın Taine, Flaubert araştırmaları, şair ve yazarlarla ilgili eleştirileri, Fransız basınındaki eleştirileri topladığı Esmar-ı Matbuat eseriyle eleştiride önemli bir yer tutmaktadır. Hayat ve Kitaplar kitabında Taine’nin görüşlerine ayrıntılı olarak yer vermiştir. Irk, muhit ve an’dan oluşan eleştiri anlayışına da kısmen eleştirilerde bulunmaktadır. Edebiyat toplumun ifadesidir, düşüncesinin net bir düşünce olmadığını bir toplumda bile edebiyata farklı bakışların olduğunu söyleyerek eleştirilerde bulunmaktadır. Şuayb, yazılarında yazarları eserleriyle birlikte tanıtmış ve farklı yazarlarla da karşılaştırmıştır. Metin inceleme ve eleştirisinin ilk örneklerini Türk edebiyatına kazandırmıştır.

 

Servet-i Fünun döneminde yaşanan edebiyat tartışmalardan biri “Klasikler Tartışması” olmuştur. Ahmet Mithat Efendi’nin Tercüman-ı Hakikat’te yazdığı İkram-ı Akdam yazısı ve birçok yazarın katılımıyla tartışma büyümüş ve klasiklerin çevrilmesi gerekli mi, biz de klasik dönem var mıdır, klasikleri çevirebilecek mütercimlerimiz var mı? Gibi sorular tartışılmıştır. [12]

 

Serveti Fünuncuların yeni bir hayal dünyasıyla yeni bir dil oluşturma istekleri tepkiyle karşılanmıştır. Cenap Şehabettin’in Terane-i Mehtap şiirindeki “saat-ı semen-fâm” tartışmaları başlatan ifadeler olmuştur. Ahmet Mithat Efendi, Serveti Fünuncuların manasız ifadeler kullandıkları, söyleyecek şeyleri olmadıkları için anlamsız şeyler söylediklerini ifade ederek Fransa’da sembolistlerin edebiyatı soysuzlaştırdıklarını iddia ederek düşkünler anlamında Dekadan’lıkla nitelendirmiştir. Bu tartışma Serveti Fünuncuların birbirine yaklaşmasını sağlamıştır. Taklitçilik, anlaşılmazlık, şive-i lisana aykırılıkla suçlanmışlar ve yeni nazım şekillerini kullanma, vezin ve kafiyede yenilik yapma gibi durumlardan dolayı eleştirilmişlerdir. Ahmet Mithat Efendi Sabah gazetesinde “Dekadanlar” makalesiyle Serveti Fünucuların kullandığı bu ifadelerin edebiyatı gerilettiğini yazarak tartışmayı devam ettirmiştir. Cenap Şehabettin Dekadizm Nedir” yazısıyla Mithat Efendi’ye cevap verir. “Bir hissi müstesnayı ifade eden âsâr-ı ahireye Fransızlar “Dekedan” dediler. Lugaten “ geriye gider” manasına olan bu ıstılahın sebeb-i vaz’ı şu oldu ki yeni muharrirler bundan birkaç asır evvelki şuâradan mesela Ronsard gibi bazılarının uslubu metrukunu taklit ve ihya ediyorlardı. Bundan başka yeni muahrrirlerin teşrih etmek istedkleri duyacağı şeyleri olmadığından her biri bir maraz-ı manevinin alamet-i garibesi telakki olundu. Bütün Fransız üdebayı cedidesinin bir meyusiyet-i asabiyye içinde bulunduklarına hükmedildi. Bu ahkam ve telakkiyat da Dekadan ıstılahının bir meslek-i kalemiye alem edilmesine yardım etti.”

 

“ Edebiyat ve Tenkitte Şahsiyet ve Gayr-i Şahsiyet Meselesi Mühimesi,

Ferdinand Brunetiere ile Anotole France’ın Bir Mübahesesi, Bazı Filozofların Bu Bab’daki Mütalaatı, Edebiyatı Cedidemizin Şimdiki Mesleği ” yazısında eleştirinin temel konularından olan objektif ve subjektifliği tartışır, objektif olunması gerektiğini savunmuştur. [13]

Ahmet Şuayb, sadece eleştriyle uğraşmıştır. Eleştiriyle ilgili incelemeler yapmış, eleştirmenin özelliklerini Taine’nin görüşlerini esas alarak açıklamıştır:

“Fikr-i hakîrâname göre vazîfe-i tenkidi meslek ittihâz edenlerimiz evvela kendilerini yoklayarak bu cihetle istidat ve temayülleri olup olmadığını anlamalıdır. Saniyen tenkidin envâına, tarihine, tekâmülüne dair “tenkid”in müvellidi, vatanı olan yerlerde erbâb-ı iktidar tarafından muharrer âsâr-ı kemâli dikkatle okunmalıdır, salisen, bu muktedir münekkitler elyevm berhayat olanların her hafta tiyatrolara, romanlara,  âsâr-ı sâireyi edebiye ve felsefiyeye ait tenkîdatını takip etmelidir; rabian memleketimizde intişâr eden âsâr-ı mütenevviaya bîgâne kalmamalıdır; hâmisen münekkitlik için elzem olan ulûmu tamamen  hâiz olmalıdır;  sadisen samimiyeti asla terk etmemelidir. İşte ne vakit bu sûretle terbiye-i dimağiyesine hizmet etmiş münekktilerimiz yetişirse o zaman cerdelerimizin sütunlarında tenkid namına terkib hatiyeleri, kavâid dedikoduları, fesâhat oyuncakları, şahsiyyet gürültüeri görülmez…”[14]

Ahmet Şuayb’ın Taine, Flaubert araştırmaları, şair ve yazarlarla ilgili eleştirileri, Fransız basınındaki eleştirileri topladığı Esmar-ı Matbuat eseriyle eleştiride önemli bir yer tutmaktadır. Hayat ve Kitaplar kitabında Taine’nin görüşlerine ayrıntılı olarak yer vermiştir. Irk, muhit ve an’dan oluşan eleştiri anlayışına da kısmen eleştirilerde bulunmaktadır. Edebiyat toplumun ifadesidir, düşüncesinin net bir düşünce olmadığını bir

Cenap Şehabettin’e Ahmet Hikmet destekleyici yazı yazmıştır. Nabi’nin

“Kendin icad edegör âsâr-ı

Çekemem basmakalıp güftârı” yeniliğin gerekliliğinden söz ettiği dizeleriyle Divan edebiyatında da yeniliğin söz konusu olduğunu söylemesi tartışmanın sona ermesinde etkili olmuştur. [15]

Servet-i Funun döneminde yeni edebiyatın yeni bir dil kullanması gerektiğini savunarak taklit meselesini tartışmışlar ve Romantik tenkit anlayışını benimsemişlerdir. Tenkitte teori ve kuralları, değişmez esaslarına itibar etmemişler daha çok şahsiyete ve izlenime dayanan hükümleri tercih etmişler, izlenimciliği benimsemişlerdir.

Sanatın sanat için ve bireysel olması, sanatın toplumdan uzaklaşmasına neden olmuştur. Bu anlayışın oluşmasında dönemin siyasi koşulları kadar benimsenen romantik tenkit fikrinin benimsenmesi de etkilidir. Eleştiride “ zaman ” ı bir ölçüt olarak görmüşler; tarih, sosyoloji, psikoloji gibi bilimlere edebiyatta çok yer vermişlerdir. [16]

Servet-i Fünun döneminde tenkit müstakil bir edebi tür durumuna gelmiş, edebiyatta estetiği esas alan bir bakış açısını benimsemişler, Batıdaki tenkit yöntemleri inceleyerek eleştirmenleri takip etmişlerdir. Edebi eleştiri geleneğini başlatmışlardır. Bunların yanında sanatçılar; kelime seçimi, üslub, konuların aynı olması, yaşamın eserlere yansımaması noktasında kendilerini eleştirmişlerdir. Yazılarında değişimin gerekliliğini devamlı vurgulamışlardır.

 

Eleştirmenin hüküm vermediğini, kişisel değerlendirmelerde bulunduğunu belirtirler. Eleştiri konuları; estetik ve sanat meselelerini, dil ve üslub, şiir, hikaye, roman ve batılı edebi akımlar hakkındadır. Bu alanda, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Edebiyat-ı Cedide, Menşei ve Esasları, H.Nazım’ın Mesâlik-i Edebiyye, Ali Ekrem’in Şiirimiz, Tevfik Fikret’in Lisan-ı Şiir, Ecnebiler ve Türkçemiz, Cenab Şehabettin’in Yeni Ta’birat, Yeni Eflaz, Halid Ziya’nın Yeni Lisan makaleleri belli başlı makalelerdendir. [17]

Hüseyin Cahit Yalçın’ın Ali Kemal ile tartışmaları Türk edebiyatındaki önemli polemiklerdendir. Ali Kemal’in Hüseyin Cahit’e yaptığı eleştiriler olmuş, Hüseyin Cahit bunların Paris gazetelerinden alıntı olduğunu söyleyerek cevap vermiştir. Hüseyin Cahit, Ali Kemal’in Paris gazetelerinden aldığını ifade ettiği yazıların aslını gazetede yayınlamıştır.

 

 

 SONUÇ

 

Ara Nesil ve  Servet-i Fünun dönemi eleştirinin edebi bir tür olarak Türk edebiyatına girdiği Romantik tenkitin özelliklerinin görüldüğü bir dönemdir. Serveti Fünun sanatçıları Fransız eleştirmen Hippolyte Taine’nin eleştiri anlayışını benimsemiştir. Bu dönemde eleştiri bir tür olarak yer almakla birlikte eleştiri terimleri netleşmemiştir. Eleştirmen eserdeki kusurları değil edebi değerini ortaya koymalı anlayışı söz konusudur.

Osmanlı Devletinin öncelikle toprak bütünlüğünü korumak için başlattığı Batılılaşma edebiyatın temel prensiplerinden olmuş ve dönemin aydınları -ki çoğu devlet adamıdır –Batılı türleri Türk edebiyatına kazandırma yolunda çaba sarf etmiş ve modern edebiyatın eleştiri anlayışını tartışarak Türk edebiyatına kazandırmaya çalışmıştır.

 

                                     KAYNAKÇA

Hece dergisi, Eleştiri Özel Sayısı, Abdullah Uçman, Tanzimat ve Server-i Fünun Dönemi Türk Edebiyatında Eleştiri,, sayı 77, 78, 79 , Temmuz 2003
Olcay Önertoy, Edebiyatımızda Eleştiri Tanzimat ve Servet-i FünunDönemleri, DTCF Yay, Ank, 1980
İnci Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuryete( 1859-1923) Dergah Yay, 2005,
Bilge Ercilasun, İkinci Meşrutiyete Kadar Tenkit, Dergah Yay, 2012,
Fatih Sakallı, Ahmet Şuayb’ın Muhasebe-i Edebiyye ve Diğer Yazıları, Türkbilig,2012/24
Ramazan Kaplan, Klasikler Tartışması, Ankara, 1998
Bilge Ercilasun, Servet-i Fünunda Edebi Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1981,
https://www.academia.edu/38390691/Devri_%C4%B0%C3%A7inde_Tekam%C3%BCl_i_Tenkit_Serisi_pdf,
Bilge Ercilasun, Servet-i Fünunda Edebi Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1981
https://dijital-kutuphane.mkutup.gov.tr/tr/periodicals/articlecatalog/details/51537
Türk Dili, Mustafa Nihat Özün, Türk Eleştirisine Bir Bakış
Hece dergisi, Eleştiri Özel Sayısı, Mahmut Babacan, Ara Nesil’de Eleştiri, sayı 77, 78, 79 , Temmuz 2003
Münakaşatı Edebiyatımıza Dair, Gülşen, nr14, 1mayıs 1302
http://www.ibrahimtuzer.com/FileUpload/ks23107/File/halit_ziya_hikaye.pdf
http://esgici.net/021_009/Mehmet%20KAPLAN%20%20Tevfik%20Fikret.pdf,
[1] Hece dergisi, Eleştiri Özel Sayısı, Mahmut Babacan, Ara Nesil’de Eleştiri, sayı 77, 78, 79 , Temmuz 2003,s 73
[2] Hece dergisi, Eleştiri Özel Sayısı, Mahmut Babacan, Ara Nesil’de Eleştiri, sayı 77, 78, 79 , Temmuz 2003,s 74
[3] Münakaşatı Edebiyatımıza Dair, Gülşen, nr14, 1mayıs 1302, s 54
[4] http://www.ibrahimtuzer.com/FileUpload/ks23107/File/halit_ziya_hikaye.pdf
[5] http://esgici.net/021_009/Mehmet%20KAPLAN%20%20Tevfik%20Fikret.pdf, s 94-98
[6] Bilge Ercilasun, Servet-i Fünunda Edebi Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1981, s 99
[7] Bilge Ercilasun, Servet-i Fünunda Edebi Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1981, s 102
[8] https://dijital-kutuphane.mkutup.gov.tr/tr/periodicals/articlecatalog/details/51537
[9] Türk Dili, Mustafa Nihat Özün, Türk Eleştirisine Bir Bakış, s 558
[10] Bilge Ercilasun, Servet-i Fünunda Edebi Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay, Ankara, 1981, s 338-339
[11]https://www.academia.edu/38390691/Devri_%C4%B0%C3%A7inde_Tekam%C3%BCl_i_Tenkit_Serisi_pdf, s275-288
[12] Ramazan Kaplan, Klasikler Tartışması, Ankara, 1998
[13] Fatih Sakallı, Ahmet Şuayb’ın Muhasebe-i Edebiyye ve Diğer Yazıları, Türkbilig, 2012/24: 171-186.
[14] Olcay Önertoy, Edebiyatımızda Eleştiri  Tanzimat ve Servet-i FünunDönemleri, DTCF Yay, Ank, 1980, s 120
[15] İnci Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuryete( 1859-1923) Dergah Yay, 2005, s 818
[16] Bilge Ercilasun, İkinci Meşrutiyete Kadar Tenkit, Dergah Yay, 2012, s 18
[17] Hece dergisi, Eleştiri Özel Sayısı, Abdullah Uçman, Tanzimat ve Server-i Fünun Dönemi Türk Edebiyatında Eleştiri,, sayı 77, 78, 79 , Temmuz 2003, s 62